4.12.2013

"5.Ay"


Günler çabucak bitiyor ve daha nasıl olduğunu anlamadan yeni bir ay gelmiş oluyor. Rüzgar da 5 ayı geride bıraktı ve bir ay daha büyüdü. Onunla beraber biz de büyüyoruz,biz de öğreniyoruz. Bebekle alakalı okumadığım blog,forum,makale kalmadı desem pek de mübalağa yapmış sayılmam. Tüm gün Rüzgarla en verimli nasıl zaman geçirsem diye uğraşırken, o uyuduğunda da ev,yemek,ıvır zıvır diğer işleri halletmeye, geceleri de genellikle üç beş sayfa kitap okuyup,bloguma yazı yazmaya çalışıyorum. Şikayetçi miyim???Asla.. Allah can sağlığı,huzur versin de varsın günler hızlı geçsin..Oğlumla ve eşimle geçen her gün, her saat bana bir lütuftur zira..

Rüzgar geçtiğimiz ay diş kaşıntıları,burun tıkanıklığı, huzursuzluk derken emmeyi ihmal etmişti,dolayısıyla da her zamankinden daha az kilo aldığını öğrendik bu ay ki kontrolümüzde. Çok şükür, kilo,boy,motor gelişimi yeterince iyi, ama ben de sanırım çoğu anne gibi evladım doymuyor,aç kalıyor diye evham yaptım kilo alımı azıcık yavaşlayınca. Doktor benim de isteğimle ek gıdaya yavaş yavaş başlayabileceğimizi söyledi. Ben zaten 5.5 aylıkken başlarım diyordum 6. aya geldiğinde hazır olması için. Ek gıda olayı kendi içinde bir derya denizmiş de haberim yokmuş. Gerçi ben bir kaç aydır araştırıyorum,okuyorum bu konuya yaklaşımları ama yine de iş başa düşmeden anlaşılmıyormuş,bunu anladım. Ek gıda post'u yakında..

Rüzgar emmeyi azaltınca benim sütüm de azalmaya başladı maalesef. Arttırmak için elimden geleni yapıyorum.Umarım oğluma yetecek kadar artar yine..

Rüzgar şimdilerde kahkahalarla gülme,kendi kendine sesler çıkarma eylemini iyice öğrendi,sürekli pratik yapıyor. Evde artık yalnız olmadığım doğrudur :) 

Beyefendi hala dönemedi..Yanına dönüyor ama yüz üstünden sırt üstüne,yada tersi yönde dönmeyi henüz başaramadı.Başaramadı demek doğru değil, dönme olayını, hatta yüz üstü durmayı pek cazip bulmuyor bizim oğlan. Ee  bir de keyif adamı olmasının verdiği rahatlıkla hiç de gerek duymuyor. Ama ben dönsün diye teşvik ediyorum. Doktora söylediğimde şu aralar döner dedi, genellikle çıtı pıtı bebekler daha kolay dönüyorlar,sizin oğlanın  biraz kıçı ağır diye de ekledi :)) Halbuki bizim oğlan hareket ederken tüm gücünü poposundan alıyor..

Oturtma çalışmalarına devam ediyoruz. Daha uzun destekli oturtabilirmişiz. Gelişimi buna müsaitmiş.
Artık beni,babasını, hatta bence Eymen abisini, Nur teyzesini tanıyor. Bu aralar adını söylediğimizde kafasını çevirip bakıyor.

Ellerinden sonra ayaklarını da keşfetti,sürekli bacağını çekip ayağına ulaşmaya çalışıyor ama henüz muvaffak olamadı. Ben de ayağını ağzına götürdüğü anı iple çekiyorum. 

Oğluma güzel anılar kalsın diye İnternetten güzel,yaratıcı bebek fotoğrafları/pozları araştırıp, hoşuma gidenleri Rüzgar'la uygulamaya çalışıyoruz. Birlikte çalışıyoruz diyorum, çünkü o da poz vermeyi seviyor bence. Telefonu görünce hemen kıpır kıpır oluyor..Annesine de birbirinden güzel pozlar veriyor. Bu fotoları instagram hesabımızda paylaşıyorum. Bizi oradan da takip edebilirsiniz..

Bir ay da böyle geçti..Bakalım benim akıllı bıdığım yeni ayında neler yapacak..





3.12.2013

Tortikollis şüphesi..

Nedir bu 'tortikollis' diye sorduğunuzu duyar gibiyim..Tortikollis daha da anlaşılır adıyla boyun eğriliği bebeklerde doğum esnasında oluşan bir travmadan ya da anne karnındaki pozisyonundan kaynaklanan bir kas kasılması imiş. Bu kasılma yüzünden bebek boynunu tek tarafa eğiyor ve fark edilip tedavi edilmezse de maalesef boyun kemikleri o yönde sertleşip kalabiliyormuş. Ama teşhisi erken konulursa  fizik tedavi hareketleri ile olumlu sonuçlar alınabiliyor,1 yaşını geçtikten sonra teşhisi konulursa da cerrahi müdahale gerektirebiliyormuş. Peki şimdi nerden çıktı bu tortikollis meselesi??

Efenim, belki daha önce bahsetmişimdir,ya da yakınlarım zaten biliyorlar bizim oğlanın doğduğundan beri inatla başını sağa çevirdiğini. Keçi oğlum bir türlü sola çevirmemize izin vermiyor, aksi yöne yatırdığımızda ne yapıp edip istediği pozisyona çeviriyor 5 aydır. İlk aylarımızda hani büyükler der ya bir gün sağa, bir gün sola bir gün sırt üstü çevirip yatır da kafası yamuk olmasın diye,işte biz onu hiç yapamadık.İlk başlarda koltuğun,yatağının,nerede yatıyorsa oraya yaslayıp dönmesini engellemeye çalışıyorduk ama nafile;tekmeleye tekmeleye sırtını yere indirip boynunu çeviriyordu. İlk ay kontrolümüzde bunu doktora söylemiştim, doktor elle muayene ederek anne karnındaki alışkanlığından kaynaklandığını, benim ondan daha inatçı olup aksi yöne alıştırmamı söylemişti. Bir de tercih ettiği yönde boyun masajı yaparak kaslarını gevşetmemi belirtmişti. 
Bunun üstüne biz de gidip en cicilisinden bir yan yatırma yastığı almıştık ama bizim oğlan daha yastığı görür görmez çığlığı bastığından(kesinlikle abartmıyorum,yastığı görünce ağlamaya başlıyordu) çok istikrarlı kullanamadık. Ama ben yine de her kucağıma aldığımda yanağını tercih ettiği yönün aksi yönünde yanağıma yaslayarak, her aklıma geldiğinde boynuna masaj yaparak, göğsüme yatırdığımda ters yönde başını çevirip uykusunda çevirmesini engelleyerek kendimce düz tutmaya alıştırmaya çalışıyordum.Açıkçası benim tek korkum başını o şekilde tutarak kafa şeklinin yamuk kalmasıydı(ki hala biraz yassı gibi bir yanı),yani tortikollis'ten bihaberdim.
Gelelim tortikollis ve Rüzgar olayına..Geçtiğimiz pazar günü akşamı Rüzgar'ın boynuna masaj yaparken birden boncuk gibi kımıldayan bir beze fark ettim.Pimpirikli bir İnternet annesi olarak hemen google ladım ve bu namı değer Tortikollis le karşılaştım. Okuduğum çeşitli kaynaklar, tecrübesini paylaşan blogger anneler hep Rüzgar da halihazırda var olan belirtileri yazmışlardı.Aldı mı beni bir korku,şüphe..O gece sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Aklıma gelebilecek tüm kötü senaryoları yazdım, zaten yaşadığımız o zorlu hastane günlerini hatırlayıp çoğu telaşe müdürü anne gibi kendimi helak etttim. Netice olarak bugün doktorda randevumuz vardı ve çok şükür bizdeki beze o beze değilmiş :) Doktor elle muayene etti, ve eğer boyun eğriliği olsaydı Rüzgar'ın kafasını diğer tarafa çeviremeyeceğiden,kasılıp kalacağından bahsetti. Çok şükür bizim oğlan işine geldiğinde gayet güzel çevirebiliyor her iki yöne de. Gel görelim ki zaten olsaydı da yapacağımız fizik hareketleri benim yaptığım hareketleri de kapsadığından; belki de başlangıçta vardı da ben farkında olmadan düzelmesine yardımcı olmuşumdur. Doktor bu hareketlere devam etmemi,Rüzgar beyi bu alışkanlığından vazgeçirmemizi söyledi. Aksi taktirde böyle alışır,kafası da yamuk olurmuş. Allah korusun..

Şimdi benim yeni doğum yapmış arkadaşlara nacizane tavsiyem; bebeğinizin kafasını tutuş şeklini iyi gözlemleyin, her konuda aklınızdaki en ufak kuşkuyu bile doktorunuzla paylaşın.Etrafımızdaki kişiler bazen 'hamileliktir olur,bebektir olur,geçer' gibi cümleler kurabilirler,doğrudur da belki ama yine de danışmakta fayda var.
Rüzgar 1 aylıkken..Başını hala uyurken bu yöne çeviriyor.
Rüzgar 2.ayında.Yan yatırma yastığı ile alıştırma yaparken.

22.11.2013

İlk Diş Geliyor..

Yine uzunca bir aradan sonra nihayet yazmaya vakit ve enerji bulabildim.Bu süre zarfında dini ve resmi bayramlar geçti, Rüzgar 4 buçuk aylık oldu; rutinlerimiz değişti,yeni huylarımız oldu(çoğul ek kullanıyorum çünkü onunla beraber benim de düzenim değişti),diş çıkarma belirtileri baş gösterdi..vb. Yani anlayacağınız yazacak çok şey birikti..

Bayramdan hemen önce bebek arabası kırıldı ve tamir için İstanbul'a servise gitti,araya bayram girdi falan derken 2 hafta arabasız kaldık.Çok ama çok zor oluyormuş bebek arabası olmadan.Bildiğiniz eve hapsolduk. Neyse tam geldi diye sevindik ki geldiği gün de başka bir tarafı arıza verdi ve gerisin geri İstanbul'a postaladık yine ve hala serviste..Güzelim güneşli sonbahar günleri de boşa gitmiş oldu..Yine de güneşli günlerde Rüzgar'ı kucağımda sitenin bahçesine çıkarmaya çalışıyorum.
Bizim oğlanın gelişinden ve adından belliydi her şeyi erkenden yapmaya çalışacağı.Daha 4 aylıkken başladı dişle ilgili tüm belirtiler ve yaklaşık bir aydır çekiyoruz ailecek tüm zorluklarını.Önce burun tıkanıklığı oldu..Düzgün nefes alamadığı için uyumakta ve meme emmekte bir hayli zorlandı.Günlerce serum fizyolojik ve otribebe burun aspiratörü ikilisine rağmen geçmedi.Mübarek ufacık burundan çıkan sümüğe şaşmamak elde değil.Başta acaba üşüttü mü dedik,hatta hiçbir soğuk algınlığı belirtisi olmamasına rağmen aile hekimine götürdük,çok şükür bir şey çıkmadı. Doktor burun tıkanıklığının kaloriferlerin oda nemini kurutmasından ya da nadiren de olsa diş çıkartma habercisi olabileceğinden bahsetti. Biz de derhal soguk buhar makinesi aldık oda nemini dengelemesi için. Şimdi gün içinde her odada bir kac saat çalıştırıyoruz.Faydasını da aldığımız günden beri görüyoruz.Bebekli evlere tavsiye edilir.Markasından ziyade sıcak buhar vermemesine dikkat etmek gerekiyormuş.Çünkü soğuk buhar nemi dengelerken sıcak buhar havadaki mikropların ciğerlere daha çabuk inmesine neden olurmuş..Bu da dipnot. :)
Burun tıkanıklığı ile başlayan huzursuzluk dişlerinin kaşınması,salyaların çoğalması,hele de son günlerdeki kulak ağrısı(elini kulağına-yanağına götürüp kafasını sallamasından anlıyorum) ile tüm gün ve akşam geç saatlere kadar artarak devam ediyor. Tabii tüm bunlar uyku düzenimizi darmadağan etti.Sabah 6.30-7.00 gibi emmeye uyanıyor,sonra babasının gitmesiyle bizim yatakta onun yerini alıyor ve tekrar uyuyor taa ki 9.30-10.00'a kadar.Gün içinde 2 ve ya 3 kez en uzun yarım saatlik şekerlemeler yapıyor.Akşam da 23.00 den önce uyumuyor maalesef.Tüm bu zaman aralığında diş sebebiyle daha çok ilgi alaka istiyor benden.İş güç,kendine zaman ayırma,kitap okuma,blog yazma nerdeeeeeeeee??***Bunlar yerine oyunlar,şarkılar,ayna karşısında danslarla oğlumun kahkaha atması,diş ağrısını bir nebze unutması için çabalıyorum.Malum onların bir gülüşü her şeye değer..
Diş çıkaran bebekleri kısa süreliğine rahatlatmak için jeller,dişlikler,soğuk havuç,elma,armut gibi sert meyve sebzeler öneriliyor.Ateş olmadığı sürece ağrı kesici şurup vermeyi doktorumuz önermedi.Bizim bıdığı ise sadece parmağımla diş etlerine yaptığım masaj rahatlatıyor.
İlk dişin artık sağ salim gelmesini diliyorum. Ahh bi çıksın sevinçten diş partisi bile yapabilirim:D

8.10.2013

Bebekler için oyun ve şarkılar..

 Bebeklerin zihinsel,fiziksel ve sosyal gelişimlerinde şarkı ve oyunların önemi su götürmez bir gerçek. İleri ki yaşlarında daha aktif,kendisiyle ve çevresiyle daha barışık olmaları,ilgi ve yeteneklerini,beyin ve duygu koordinasyonunu geliştirmeleri açısından müzikle desteklenmiş oyunlar oynamaları çok çok önemli.Hele bir de yabancı dilin bu kadar elzem olduğu bir asırda çocuğumuza dil öğretmek istiyorsak mümkün olduğunca erken yaşta onu hedef dile maruz bırakmamız gerekir.Bilinir ki her yabancı dil, o ülkenin kültürüyle birlikte öğretilir. Yabancı dil öğretiminde öğretilen dilde söylenen şarkılar, çocukların eğlenerek öğrenmesine de yardımcı olur. Şarkılardaki ritimler öğrenmeyi kolaylaştırır ve uzun süre hafızada kalmasını sağlar..
Malumunuz İngilizce öğretmeni olarak oğlumu ona söylediğim İngilizce şarkılarla ve oyunlarla, gün içerisine serpiştirdiğim İngilizce monologlarımla bu dile maruz bırakıyorum.Ondan ilk önce İngilizce konuşmasını beklemiyorum tabii,ama şimdiden maruz kalırsa ileride karşısına çıktığında daha rahat kavrayacağını biliyorum.
İngilizce çocuk şarkıları repertuvarım yeterince geniştir benim, mesleğimden ötürü.Gerçi yetişkinlerle daha çok çalıştığım için bir çoğunu unutmuştum ama hamileliğimde İnternetten videolar izleyerek açığı kapattım. Şimdi Rüzgar'a sık sık İngilizce şarkılar söylüyorum ya da uyumadan önce bebefona kayıtlı şarkıları dinletiyorum.Şarkılara ufaktan tepki vermeye başladı bile.Hatta favori şarkısının "Row,row,row your boat" olduğunu söyleyebilirim :)
Dinlettiğim şarkıların videolarını "Bebeklere şarkılar" sayfasında, uydurduğum,öğrendiğim ya da bilindik güzel oyunları da "Bebekler için oyunlar" sayfasında paylaşmaya başladım.Umarım bebişlerimize az da olsa faydası olur.
Sizin de bildiğiniz güzel oyunlar,tekerlemeler,şarkılar varsa ve benimle paylaşırsanız çok çok sevinirim.


2.10.2013

Rüzgar 3 aylık..

 Bugün Rüzgar efendinin 3. ay kontrolünü de yaptırdık.Çok şükür oğluşumun gelişimi,sağlığı ve keyfi yerinde..Yaklaşık iki aydır sadece anne sütü ile beslenmesine rağmen kilo-boy artışı oldukça iyi.

Bu ayki değişiklikler şöyle :

  •  Bu aralar konuşma çabaları giderek artıyor..Biz konuşurken ağzımıza bakıp o da ağız hareketleri yapıyor..  Tükürükler çıkarıp baloncuk yapmak çok hoşuna gidiyor.
  •  İlk zamanlar pek ilgisini çekmeyen Dino'ya (kendisi aslında eşek olur) eliyle vurup sesler çıkartıyor :)
  •  Elini emmeyi hala çok seviyor. Artık elini o kadar şevkle emiyor ki şapur şupur sesler çıkarıyor.
  •  Kendi kendine yüz üstü 10-15 dk kadar etrafı izleyerek kalabiliyor. Yüz üstü yastığa dayadığımda kendini yana yuvarlayıp sırt üstü yatabiliyor.Bu demek oluyor ki en kısa zamanda oyun halisina geçiyoruz.
  •  Eli kolu gece de yerinde durmadığından ya battaniyesini açıyor ya da yüzünü kapatıyor; bu beni çok endişelendirdiğinden uyku tulumuna geçmiş bulunmaktayız.Şimdi oğlum rahat, ben rahat :)
  •  Biz bir şeyler yerken ağzımıza bakıyor ve dudaklarını yalıyor :) Buna dayanamayan babasını  yokluğumdan istifade eline geleni-baharatlı cipsler dahil- yalattırırken yakaladım.Bu durumdan Rüzgar memnun-muş, babası memnun-muş :) 
  •  Saçları nihayet dökülmeye başladı.Diplerden gelen yeni saçlar sarımsı. Kumral olacak gibi yakışıklım.Gözleri de hala mavi ama açık yeşile döner mi diye merak etmekteyiz. Gerçi doktor artık dönmez dedi ama büyükler belli olmaz diyor.
  •  Gün içinde uyku rutinimiz arada değişmekle beraber oturmaya başladı. Sabah 6.30-7.00 arası uyanıyor,beslenme ve alt değiştirmenin ardından bizim yatağımıza alıyorum, gülücüklerimizle babamızı uyandıyor sonra aşk yaşamaya hep beraber devam ediyoruz. 8.00 gibi yeniden 1-1 buçuk saatlik uyku daha. Sonra oyun süremiz uzuyor ve daha kısa uykularla akşamı yapıyoruz.Tüm işi-yemeği-keyfi onun o kısacık şekerlemelerinde yapmaya çalışıyorum.
  •  Hava güzel olduğu sürece günde bir kez uykusunu açık havada yapması için yürüyüşe çıkıyoruz.

  • Akşam babamız eve geldiğinde keyfi daha da artıyor. "Ooooo baba nerdesin yaa..7/24 annemi görmekten sıkıldım" der gibi gülücük,agu-gugu faslı başlıyor.O an itibari ile babayla sohbet 'in', benim pabucum kısa süreliğine 'out'. Babası tabii bu duruma benim bozulduğumu sanıyor olabilir ama ben Rüzgar'ı onun kucağına atmaktan gayet mesut TV karşısına kuruluyorum. 
  • Aralıklı uykularla akşam 9.00 olduğunda banyo (yaz boyunca neredeyse her akşamdı ama bu sıralar haftada 2-3 kez )- masaj-beslenme ve hoooooppp uykuuu...gece boyunca 3-4 kez beslenme için uyanıyor ve yeniden uyuyor.Maalesef ara sıra bu rutin bozulabiliyor..

Rüzgar paşayla 3 aydır günler çok kısa,koşuşturmacalı ve her şeye rağmen eğlenceli.Bakalım yazın yetmeyen gün kışın nasıl yetecek :) 

26.09.2013

Rüzgar'ın odası..

Hamilelik dönemimde Rüzgar'ın odasını hazırlarken bir iki post yazmıştım bloguma, hatırlarsınız.Hazırlıklar tamamlandıktan sonra yine yazarım diyordum ki Rüzgar efendi bize sürpriz yapmıştı ve sonrasında da hep askıya aldığım bir post olarak kalmıştı..Bugün aklıma geldi ve o gün bugündür deyip telefonumla amatörce resimlerini çekip paylaşmak istedim..




Keçeden kapı süsümüzü daha önce de bahsettiğim marifetli arkadaşım Gökçen yaptı. Şu sıralar renkli oluşuyla Rüzgar'ın da ilgisini çok çekiyor.. Buradan da çok teşekkürler canım arkadaşım..





Odamız evin en küçük odası,ancak en çok ışık alan odası olduğu için bebek odası yapmayı uygun gördük. Karyola olarak büyüyebilen modellerden seçtik ve ebatlarını normalinden 10'ar cm uzun ve geniş yaptırdık..İlk başta çok büyük olduğu için hata mı yaptık diye düşünmüştüm.Sonra kullandıkça iyi ki de böyle yaptırmışız dedim.Alt kısımda ki komodinler çıktığında (ard arda konulmuş iki komodin var) üst üste konulup şifonyer görevini görecekler..Malzeme olarak çok sağlam olduğundan yaptırdığımız firma 10 yıl çok rahat kullanabileceğimizi iddia etti..Açıkçası ben o kadar uzun vadede kullanılmasını planlamıyorum ama en azından okula başlayana kadar rahat rahat yatar içinde.. 
                                                                                           






Perde ve Halıdan daha önce bahsetmiştim. İkisinden de bir şikayetimiz yok henüz.





Sallanır emzirme (anne) koltuğu da iyi ki almışız dediğim bir parça..Renklerine Soner karar verdi ve seneye salonda baba koltuğu olarak kullanmayı hayal ediyor kendisi:D








 Elbise dolabını da iyi ki büyük yaptırmışız.Daha şimdiden Rüzgar'ın kıyafetleri,yorgan,battaniye ve nevresimleri ile doldu diyebilirim.. Bebek odası hazırlayacak olanlara dolabı mümkün mertebe büyük yaptırmalarını tavsiye ederim.
















Bu da ilk zamanlar bizim yatak odamızda yattığı park yatak.Şimdilerde eğer kendimi hasta ya da çok yorgun hissediyorsam yine bu yatakta yatırıyorum. Henüz odadan kaldırmadık..




Aslında Rüzgar iki aylık olduktan sonra kendi odasında yatmaya başladı. Daha hiçbir şeyin farkında değilken yatağına alışsın istedim..İlk zamanlar bana zor geldi onunla ayrı odalarda yatmak ama, sanırım en doğrusu herkesin kendi özelinin olması.Şimdi ikimiz de alıştık bu duruma..Zaten okuduğum uzmanlar ve çocuğunu zamanında ayıramayan eş dost anneler de belli bir zamandan sonra bebeğin mümkünse ayrı odada yatırılmasını tavsiye ediyor.

İşte oğlumun odası böyle..İkimiz de bu oda da vakit geçirmeyi seviyoruz..

24.09.2013

Ahh senin o ellerin..

Seninle ilk karşılaşmamızda kokunu içime çekip gözlerine baktıktan sonra, çoğu anne gibi ellerine baktım,birer birer parmaklarına dokundum,sonra ayaklarına bakıp öptüm her birini..Öyle güzeldin ki,bana özeldin..İç içe geçirdiğimiz onlarca günden sonra artık kollarımdaydın..Ultrasonda gördüğüm o minicik ellerin artık kanlı canlı avuçlarımın içindeydi..
Maalesef ilk geceyi beraber geçiremedik..Sabaha karşı doktorlardan zorla izin alarak senin yanına geldiğimde,küvezin o ufacık deliklerinden elimi sana uzatmıştım..'Sakın korkma annecim,ben burdayım' derken sana,gözlerimden akan yaşı görmüşcesine öyle sıkmıştınki parmağımı ; 'sakın üzülme anne,ben iyiyim ' demiştin bana ellerinle farkında olmadan..Sonra çok şükür geçti o günler..Ellerin yumuk yumuk oldu her geçen gün avuçlarımda..Uyurken hep kolların havada,ellerin başının iki yanında..İlk zamanlar kendi ellerinden irkilirdin bazen..Yine de örtünün altına koyamazdık ellerini..Yüzünü çizmemen için eldiven takmamı söyledi herkes..Haksız da değillerdi hani..Tırnakların o kadar hızlı uzuyorlardı ki yüzünü çizmene bir türlü engel olamıyordum..Hala da olamıyorum..Lakin ikimiz de sevmiyoruz eldivenleri..Sen dokunmak istiyorsun her gördüğün yeni şeye..Bense dokunmanı istiyorum ellerinle tenime..Her geçen gün ellerin büyüdü,sen büyüdün,ben seninle büyüdüm..
Oyunlar oynamaya başladık beraber..ilk başta monologlar halindeydi sohbetlerimiz..Derken diyaloglara dönüşmeye başladı..Ben seninle konuşurken sen garip sesler çıkarıyor ellerini,ayaklarını yukarı aşağı hareket ettiriyorsun..Babanla dalga geçiyoruz bazen biraz daha çırpınırsan uçacaksın diye :)
 İki aylık olduğunda ellerini keşfettin birden bire..sana aldığımız o rengarenk dino ve köpiş bile bu kadar ilgini çekmemişti..Sanki ilk kez görüyormuşsun gibi dikkatle dakikalarca seyrediyordun ellerini..Bense senin kendini keşfetmeni seyrediyorum gururla..Kendinde keşfettiğin ilk şeydi ellerin..Büyüdüğünde 'KENDİNİ' keşfedebilmen ise benim en büyük dileğim..
İki buçuk aylık olduğunda tadına bakmak istedin ellerinin..İşte durum o vakit hal değiştirmeye başladı..her bebek gibi senin de ellerini ağzına götürüyor olman kötü bir şey değil elbet..Lakin sen olayı biraz abarttın ve şimdilerde tüm elini ağzına sokmaya çalışarak mideni bulandırıyorsun..O da yetmezmiş gibi meme emmek yerine ellerini tercih ediyorsun..Dahası meme emdiğin sıralarda bile kafanı kaldırıp aradan ellerini ağzına sokmaya çalışıyorsun..Yazarken bile o sahneler aklıma geliyor ve gülmeden edemiyorum..tabii ki önce çok endişelendim memeyi bırakacaksın diye ama ellerinin karın doyurmadığını anladığında yine aynı ellerinle sarılıyorsun memeye:D
Ahhh o ellerin..Hiç kimsenin, yağmurun bile böyle küçük elleri yoktur..

11.09.2013

Merhaba..

Uzunca bir süredir yazmadığımın farkındayım,lakin bu sıralar tahmin edersiniz ki oğluşum çokça vaktimi alıyor..Tabii onun yanı sıra gelip giden misafirlerimiz,sevdiklerimiz de olduğundan, haliyle biraz ihmal ettim bloğumu..Neyse ki şu an tatlı bıdığım uyuyor da günler önce başladığım bu postumu tamamlama fırsatı buluyorum..
Rüzgar gün itibari ile 75günlük oldu..Günler onunla ne de hızlı geçiyor..İnanın günlerce evden çıkmadığım oldu ilk zamanlar ve hiç mi hiç sıkılmadım diyebilirim..Gerçi ilk zamanlar hayatımız gereğinden fazla maceralıydı,sıkılmaya vaktimiz olmamıştı..Sonrasında da zaten bayramdı, kırkıydı, mevlüdüydü derken zaman akmış..
Bayramın ilk günü Rüzgarla namı değer 'kırk' olayını savdık..Kırk uçurmaya da çok sevdiğimiz arkadaşlarımız Gökçen-Mehmet çiftine gittik..Canım arkadaşım bu geleneği tüm detaylarıyla araştırıp,kendinden güzellikler katarak beni çok ama çok mutlu etti.
Ne mi yapmış? Ne yapmamış ki...
Öncelikle Rüzgar'a çok şık bir bayramlık elbise almış teyzesi ve üzerine de güzel bir not iliştirmiş...
Yanı sıra geleneklerde yeri olan, kırk uçurmaya gidilen evin sahibinin bebeğe verdiği Yumurta,Un,Ekmek,Şeker,Tuz,Çörek Otu,Pirinç,Pamuk,Bozuk Para ve"kırk banyo suyuna" katılmak üzere 40 tane taş,cam nazar boncuğu ve altın..Tüm bunlar üzerlerinde çok ama çok anlamlı ve okudukça duygulandığım dilekler iliştirilerek ufak poşetlere konulmuş.. Yani adette ne var ne yoksa fazlasıyla,en şirin şekilde emek ve dua katarak hazırlamış oğlumun Gökçen teyzesi..Kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır..Yoğun ev ve iş temposuna rağmen oğlumun ve benim bu özel günlerimize anlam katan değerli kişilerdendir kendileri..Seviyoruz seni Gökçeeeeeeeeeeeeeennnnnn...
Bayram geçip,biz bize kaldığımızda,yani Rüzgar 44 günlükken biberonu,dolayısıyla mamayı reddetti..Önce şaşkınlık ve panik duygularını iç içe yaşadım.."Allah mamayı almazsa aç kalır oğlum,benim sütüm onu doyurmaz,yetmez asla" diye düşünüp bir kaç biberon mamayı heba ettim..Her zaman lokur lokur içtiği mamayı verdiğimde bu sefer yüzünü ekşitip,diliyle itmeye başladı bizim bıdık..Soner almadığına ve ağlamadığına göre sütün yetiyordur,zorlama dedi -ki haklıydı..Ve -maşallah- o günden beri sadece anne sütü ile besliyorum oğlumu..Aslına bakarsanız bu durumdan hepimiz karlı çıktık..Babamız mama almaktan kurtuldu,oğlum tamamen ve sadece anne sütü ile beslenmeye başladı ve ben de hem emzirerek kalori yakıyor hem de sürekli mama hazırlama,biberon steril etme,su kaynatma ve her yere taşıma zahmetlerinden kurtulmuş oldum.Bol bol su içmeye,sıvı tüketmeye devam..
Bu 2 aylık süre zarfında oğlumun maşallah boy-kilo artışı olması gerektiği gibi..
Polisitemiye dair hiç bir iz kalmadı,yani oğlum normal ten rengine kavuştu,kan değerleri düzene girdi..
Çok şükür kolik gibi bir sıkıntımız olmadı,ama ara sıra gaz problemimiz oluyor..
En büyük sıkıntımız  kaka yaparken zorlanmak..Bizim oğlan makat kasları yerine karın kaslarını kasıyormuş ve canı acıyor dolayısıyla..Neyse ki yavaş yavaş öğrenmeye başladı..
Boncuk gözlüm artık bize gülümsüyor,konusanları pür dikkat dinliyor ve yeni yeni sesler çıkarmaya çalışıyor..
Kucakta uyumayı,özellikle babasının göbüşünde uyumayı çok seviyor.Her ne kadar büyükler kucağına alıştırma zorlanırsın sonra deselerde ben severek,büyük bir zevkle oğlumu kucağıma alıyor,onunla aşk yaşıyorum..Çünkü bu günlerini ikimizde yeniden yaşayamayacağız ve bebeklerin yalnızlık çekmemesi,öz güveni geliştirebilmesi için anne-baba kucağına,temasına ihtiyacı olduğunu düşünüyorum..
Gece uykuları git gide daha uzun bloklar halinde olmaya başladı, ama gündüzleri iş yapmak,kendime de azıcık zaman ayırmak na-mümkün henüz..
Mümkün olduğunca açık havaya çıkıyoruz oğlumla..Park, bahçe, kısa mesafede arkadaşlara hep bebek arabamızla gidiyoruz..Hem oğlum temiz hava alıyor hem ben yürüyüş yapmış oluyorum..Doktorum henüz koşu bandını önermiyor..Ben de güzel havaları mümkün mertebe değerlendiriyorum..
Her geçen gün daha da yakışıklı oluyor Rüzgar oğlum..İlk başlarda sıkça babasına benzetilirken,şimdilerde herkes bana benzetmeye başladı..Bu durum o kadar hoşuma gidiyor ki ilk zamanlar içten içe kıskanmışım demek ki Soner'e benzetilmesini diyorum..
Bu arada Rüzgar'ın resimlerini Instagram da paylaşıyorum..Blogdaki Instagram resmine tıklayarak oradan da takip edebilirsiniz.. Ve bloğumu okuyan sevgili okurlarım ve arkadaslarım,eğer bloğumu takip ederseniz,"bu siteye katılın " linkine tıklarsanız çok memnun olurum:D





12.08.2013

"Ne çektin be Pınar.."

Bu aralar Yalan Dünya dizisinin Vasfiye teyzesi kulağımda sıkça çınlar oldu.."ne çektin be Pınar"..simdi siz yine ne oldu yahu diyeceksiniz -ki hak veriyorum-benim hayatim bu aralar klasik Yesilçam dramalarına dondu diyebilirim..Ya da öyle güçlü bir nazara geldik ki sonu nereye varacak kestiremiyorum..Gelelim sadede .Çok uzatmayacağım..sadece bu geçtiğimiz 40 gün içinde esim zatürre oldu ve hastanede yattı,tam onu çıkardık derken de eve geldiğimizde eve hırsız girdiğini öğrendik..Bilgisayarımız da çalınanlar arasında olduğundan bir süredir yazamıyorum bloga..simdi okuyunca saka gibi geliyor olabilir kulağınıza ama vallahi de gerçek..:)

Kissadan hisse:yaz gunu de zature olunabiliyormus ve evinizi mutlaka esyalariyla sigortalatmak gerekiyormus..

Nihayetinde kocam sagligina kavustu cok sukur..gidenler de kasimizin gozumuzun sadakasi olsun diyerek sineye cekildi..bu arada guzel olan birsey var ki cok sukur oglum da polisitemiye dair hicbirsey kalmadi.. ilk 40 gunumuzu sarilik olmadan atlatmayi da basardik..
Ruzgar simdi 46 gunluk..ilk bayramimizi gecirdik birlikte..Allah oglumun buyuyup bayram harcligi istedigi gunleri de gostersin bize..:)

Oglumla herseye dayanmak daha kolay,hayat daha anlamli ve gunler daha renkli..bundan sonra duzenimiz oturacak,hersey rayina girecek umarim..ve yakinda ogluma dair eglenceli ve yeni deneyimlerimi paylasacagim burda..simdiden cok sey birikti bile..;)
Herkese sevgiler..

28.07.2013

Ruzgar dogdu.. ve onunla bir 'anne' de dogdu..

Uzunca bir aradan sonra yeniden merhaba..Artık oğlum,Rüzgar, bizimle,evimizde.. Aslında bugün tam 1 aylik oldu Rüzgar hayata,bizlere merhaba diyeli..Yani benim namı değer "fırtına" oğlum tam 35+5 de,normalden 1 ay kadar erken dünyaya geldi..Geldi de ne geldi..Esti savurdu hepimizi.. Anlayacağınız bizim hikayemiz pek de güzel başlamadı..Daha önce de bahsettiğim yüksek riskli gebelik durumum olayları biraz hızlandırdı ve ne yazık ki bana,sevgilime,bebeğime ve yakınlarımıza ciddi anlamda stresli günler geçirtti. Lakin -çok şükür- oğlum şimdi bizimle,evimizde..Anladım ki; onun varlığı,bir bakışı,kokusu her türlü zorluğu katlanır kılmaya yetiyor..Sabrımın,psikolojimin sınırlarında gezinirken 'Anne' kelimesinin manasını gerçek anlamıyla kavradım..
Gelelim bizim hikayemize..

Her şey 24 Haziran sabahı, eşimle 35 haftadır gittiğimiz hastaneye ilk NST randevumuz için gitmemizle başladı.Kendi doktorum tatil için yurt dışında bulunduğundan sonuçlara başka bir jinekolog bakacaktı. NST sonucumla Nida Hanımın yanına vardığımda ciddi bir sancı olduğunu söyledi.İşin tuhaf yanı ben sancı namına hiç bir şey hissetmiyordum. Bir iki gün öncesinde hafiften karın ağrılarım vardı ama o sabah hiç bir şeyim yoktu. Gittiğim hastanede yeni doğan yoğun bakım ünitesi olmadığından 37 haftanın öncesindeki doğumları kabul etmiyorlardı. Bu sebeple beni Ankara'daki en donanımlı kadın doğum hastanesi olan Zekai Tahir Burak Kadın Doğum hastanesine sevk ettiler.Zaten yüksek riskli gebeliğim olduğundan ve bebeğim USG ye göre 1 ay önde göründüğünden, belki de bebeği bekletmeden alabileceklerini, derhal hastaneye gitmemizi söyledi..O an eşimle şaşkınlık içindeydik..O gün evden sıradan bir kontrol için çıkmıştık,şimdi ise doğumdan bahsediyordu doktor,hem de hiç bilmediğim,gitmediğim bir hastanede..Hem daha hazırlıklarımız tamamlanmamıştı..Ben her şeyi düzenleyip,hazırlayıp,kocamla,sevdiklerimle,annemle gitmek istiyordum doğuma..Selçuk Bey karşılayacaktı kocamla beni ameliyathanede...ama olmadi..
Zekai Tahir Burak kadin doguma varinca acil kapisina yoneldik..Burdan oteye Soner'i almadilar..Tamamen yalnizdim..ve tum beni bekleyen kaba muamele ve muayenelerle tek basima yuzlesecektim..acildeki  ilk muayeneden sonra beni Yrg (Yuksek riskli gebelik)bolumune yolladilar ki asil olay burada basladi..Ilk gittigim yakin izlem odasinda ciglik cigliga yatan bir cok kadin vardi..Beni de oraya yatirdilar..Kendimi tutamiyordum..Engel olamadigim aglamalarimdan olsa gerek tansiyonum 17/9  olmustu..Ardi ardina muayeneler,kan almalar,damar yolu acmalar vs. En son serum takip beni bana biraktiklarinda kendimi ne denli caresiz ve yalniz hissettigimi anlatamam..neden katlaniyordum ki bu iskenceye..kalkip gitsem ya..derken bebegim icin belki de burada kalmaliyim..oyle ya doktor buraya yolladi,hem burasi yeni dogan konusunda avrupanin 3.en iyi hastanesiymis.. ve diren Pinar diyerek katlanmaya karar verdim..bilmiyorum..belki simdi olsa ayni durum asla katlanmazdim ..ama beni daha nelerin bekledigini nereden bilecektim ki..bu odadan baska odaya sevk ettiklerinde gordum ilk kez esimi ve yakinlarimi..ve yine acilir musluklar..bana ozel oda ayarlamaya calismislar ama bulamamislar..bu yuzden 7 kisilik bir odaya alindim..refakatci yasak..ziyaret oglen 1 saat ..surekli hemsireler gelip kan,seker testi,NST vs.yapiyorlar..yemeklerse hic hatirlanasi degildi..herkesin menusu ayriydi..malum hepimisz riskli gebelik geciriyorduk..benim kolestazim,tansiyonum,diabet riskim oldugundan yagli,tatli,tuzlu yasakti..ac kalmistim yani..hem de hamile hamile..disaridan bir sey yemek de yasak..o sekilde 3 gun kaldim. Cok sukur teyzem ve eltim Nur-ki kendisi kardesten otedir benim icin- kacamak yaparak,guvenlige pasta borek ismarlayarak falan yanimda kaldilar..
Bu 3 gun icinde amniyosentez yapilarak bebegimin ciger gelisiminin tamamlanip tamamlanmadigina bakildi..cunku bebisim 36 haftalik olmasina ragmen 41 haftalik gorunuyordu..Kolestazim vardi..Bu yuzden daha fazla iceride tutulmamaliydi..ben de seker suphesi bos cikti..bebegimin kilosunun sekerle alakasi yoktu..ve dogum karari verildi..ama yontem kesin degildi..ben mutlaka sezaryen olsun istiyordum..suni sanciyla gunlerce bekletilen kizlari gormustum..hem daha fazla muayeneye katlanamazdim..ama o is oyle kolay degildi..normal olmamasi icin sebep yokmus..halbuki ben de ne sanci var ne de acilma.. netice de psikolog talep ettim ve sezeryana ikna ettim..ameliyat gunu annem ve esim yolladi beni ameliyathaneye..yine tektim.. son hazirliklar yapildi..spinal anestezi ile sezaryen..ameliyathaneyi anlatmak bile istemiyorum..sadece hic steril degildi..ameliyat basladiktan kisa bir sure sonra bebegimin sesini duydum..o an her seyi unutmustum..yanima getirdiklerinde icim icime sigmadi sanki..ilk temas oracikta oldu oglumla..doktor bebegimi muayene ederken oglum agliyordu..bense hep konustum onunla..seslendim bebegime..hosgeldin oglum..seni cok seviyorum..korkma ben hep yanindayim diye..odaya gonderilmemiz biraz zaman aldi..odaya vardigimizda-ozel oda ayarlayabilmislerdi-sevdiklerimiz bizi bekliyordu.Oda suslemelerimiz yoktu,ama sevgilim,kocam,
 oglumuz icin rengarenk balonlar almisti..
Bundan sonra hikayenin ikinci bolumu baslar.. Ruzgar bey on plandadir artik.

Odada bebegimi emzirmeye calisirken ne kadar da kirmizi oldugunu fark ettik.Once buyukler "normaldir..bazi bebekler kirmizi olur"dediler..sonra onlar da emin olamayip hemsirelere sordular ki yanit ayniydi.."bebektir,olur"..ancak aksam ilerleyen saatlerde gelen baska bir hemsire bu durumdan emin olamayip bebegimi goturdu..ve artik bebegim kuveze alinmisti.polisitemi denilen dogum aninda anneden bebege fazla kan gecmesi diye tanimlanabilecek bir problem..(baska bir postta bu problemden bahsedecegim)
Sonrasinda 4 gece 5 gun Ruzgarla kuvez ve yakin izlem olmak uzere hastanede yattik..Beni dogumdan iki gun sonra taburcu etmek istediler ama ben evime bebegimsiz girmek istemedigimden aile odasi dedikleri bebegin emzirilmek icin annesi ile kaldigi,bebek icin port dedikleri yatak ve monitorlerden baska bir de anne icin yatmak,oturmak,emzirmek amacli sandayeden bozma bir berjerin bulundugu odada kaldik..Sezeryanli bir sekilde hem de o psikolojiyle hic de kolay gecmeyen 4 gece..
Neyse ki cok sukur artik evimizdeyiz..Bebegim saglikli..Bu zor gunlerin de vardir bir hayirli sebebi diyerek oglumla gecirdigim ve gecirecegimiz guzel gunlere odaklandim artik..
Artik anneyim..
Oglum ve sevgilimle kucuk ama kocaman bir aileyiz..
Seviyorum seni oglum varligini ogrendigim ilk gunden beri her gun artan,babana olan askima tek rakip,tarifsiz bir askla seviyorum seni..iyi ki varsin..ve hep var ol..


18.06.2013

Zor bir gün daha ve o günün doğum hikayesi..

Gerçekten de dün hamileliğimin en zor günlerinden biriydi.Çok şükür bunu da atlattık,ve şimdi daha iyiyiz oğlumla..Ne mi oldu peki?Aslında gün her zamanki gibi başlamıştı.Gece hiç uyuyamadığım için yorgun hissediyordum,duşumu aldım ve havanın rüzgarlı olmasından cesaretlenip arkadaşıma (eltime) kahvaltıya gittim. sonrasında üzerimdeki o yorgunluk hissi giderek artmaya başladı ve nefesim ikimize birden yetmez oldu. Kesik kesik,ağızdan nefes alıyordum. Karnım iyice büyüdüğünden hiç bir şekilde uzanamıyordum. Yüzüm,ayaklarım daha da şişmiş gibi geldi bana. Derken tansiyonumu ölçtürdüm ve sonuç 13/8. Limonlu su içip,yarım saat kadar uyuyarak düşürmeye çalıştım,ama sonrasında sonuç değişmemişti. Korkunç bir baş ağrısı ve halsizlik beni çıldırtıyordu.Doktorum yurt dışı gezisinde olduğundan kendisine ulaşamadım,ve hastanemi aradım.Çünkü doktorum bu tarz bir durumda fırsat kaybetmeden hastaneye gitmemi söylemişti. Her neyse,hastaneye gidip diğer kadın doğum uzmanına göründüm.Tansiyonum 15/9'a yükselmişti ki doktor hemen usg kontrolu ile bebeğin durumunu kontrol etti.Çok şükür Rüzgar iyiydi. Tansiyonum çok yüksek olduğundan, hali hazırda bir kolestaz hastası olduğumdan ve gittiğim hastanenin bebek yoğun bakımı olmadığından  beni daha teşekküllü bir hastaneye,devlete ait bir kadın doğum hastanesine sevk etti.Ve muhtemelen seni yatırıp gözetim altında tutabilirler ve gerekirse bebeği doğurtabilirler diye ekledi. Tabii ben başladım ağlamaya..Bilmiyorum,ama bir türlü engel olamıyordum kendime..Benim bebeğim daha küçük,biz daha hazır değiliz,ben 35 haftadır gittiğim hastanede ve kendi doktorumla,önceden hazırlıklı bir şekilde doğum yapmak istiyorum,annem daha gelmedi,hala eksiklerimiz var, doğum çantam bile daha tam istediğim gibi hazır değil vs.diye geçiriyordum aklımdan.
Neyse,düştük yollara..Malesef,navigasyon cihazı bizi önce sevk edildiğimiz hastanenin eski binasına götürdü.Gittiğimiz yerde,acile eşimi almadılar.Beni bir kadın hasta bakıcı ürkütücü bir odaya götürdü ve ilk olarak vajinal muayene için bir koltuğa yönlendirdi.Hemen karşı çıktım.Böyle bir şey istemiyorum, hem doktor bile görmedim henüz,şikayetimi bile sormadan buna hakkınız yok diyerek odadan çıktım.Bu sefer doğru hastaneyi bulduk ve Soner'i acile yine almadılar.Yine tektim.Ürktüm. Buradaki hemşireler daha sıcak,daha mantıklı hareket ediyorlardı. Vajinal muayene isteyip istemediğimi sordular yine ilk soru olarak ve istemediğime dair bir evrak imzalattılar.Akabinde tansiyon ölçümü,idrar-kan tahlili ve NST şeklinde devam etti muayenem.Bu NST cihazı ile ilk tanışmamızdı.Bebeğim de yadırgamış olacak ki çok kıpır kıpırdı. Muayenelerden sonra nihayet doktorla görüştüm.Genç,samimi,bilgili görünen bir doktordu.konuşup beni rahatlattıktan sonra usg de bebeğime baktı.Bebek çok şükür iyi ve hatta biraz fazla iri dedi.37. haftasında görünüyormuş USG ye göre."Nasıl olur,biz daha 35 haftalığız,hem söylediğiniz kilo 1 hafta öncekinden 1 kilo fazla.Bu kadar kısa sürede 1 kilo alabilir mi bebek??" diye sormaktan kendimi alamadım. Doktor da "cihazlar arası fark olabilir,ama ben yanıldığımı sanmıyorum,bebeğiniz normalin üzerinde" diye yanıtlayınca ve son zamanlarda ne kadar ağırlaştığımı,her görenin doğum yarın mı tarzı sorularla karnımın iriliğine şaşırması falan aklıma gelince açıkçası kendisine hak verdim. Benim doktorum da gelişimi önde diyiyordu ama bu kadarını beklemiyordum.Şimdi daha önümüzde 4 hafta olduğunu düşününce korkmaya başladım..:) Maşallah,oğluşum hep dua ettiğim gibi ele avuca kolay gelecek gibi..Ama tabii ki en önemlisi sağlıklı olması,kilo çok da önemli değil..
Neyse, dünkü hikayemize geri dönelim..NST de sancı görülmedi, kan tahlili sonuçlarımda kolestazıma dair değerler hala yüksekti ama ben zaten durumu belirtmiş ve tedaviye başladığımızı söylemiştim. İdrar tahlilimde de Protein gözlemlenmemişti ki bu da korkulan Pre-eklampsi olayından yırttığımızın göstergesiydi.Tansiyonum bu süreç içerisinde 2 kez daha ölçülmüştü ve her defasında daha da düşmüştü. tüm bunlara dayanarak doktor yine de istersem yatış verebileceğini ve gözetim altında tutabileceklerini söyledi.Açıkçası bunu bana sorması,fikrime değer vermesi bile hoşuma gitmişti.Ben de eve gelme seçeneğini seçtim.

Hastanede yaklaşık 2 saat kadar kaldık, ve bu süre zarfında çok farklı hikayeler gözlemledim. NST odasında  43. haftasını doldurmak üzere olan ve NST de hala hiç sancısı görünmeyen bir kadın vardı.Doktorlar sürekli onun bu durumu hakkında şakalaşıyorlar ve artık zorla (suni sancıyla) bu gece bu kızı doğurtacaklarını söylüyorlardı. O kadınla yaptığımız kısa sohbetten; sürekli takibini yapan bir doktoru olmadığını, en son 1 buçuk ay önce bebeğini USG de gördüğünü, eşini refakatçi almadıklarını,tek bir bayan refakatçi hakkı olduğunu,5 kişilik odalarda kalındığını öğrendim.Ama bu o bayanın 2. kez o hastanedeki doğumu imiş ve doktorlardan memnunmuş.Kadın memnun olduğuna göre onun açısından sorun yoktu..

Sonra bir ara güvenlik görevlileri koşarak içeri girdiler ve arabada doğum yapmış bir kadının geldiğini söylediler.Tüm acil servis merak ve panikle dışarı çıktı. Ben şok olmuştum ve inşallah iyidirler diye dua etmeye başlamıştım ki hemşirelerden biri içeri kucağında bir beze sarılmış bebekle girdi.Bebek ağlamıyordu,sanki hemen adapte olmuş gibiydi hayata..Ufacıktı.. Daha sonra erkek olduğunu öğrendim. Peşinden tekerlekli sandalyede çiçeği burnunda anne girdi kapıdan. Kadın da tıpkı bebeği gibi fazla sakindi.Hatta ben onlardan daha telaşlıydım. Uzun eteğinin altında çıplak ayakları kanlıydı. Doktor başında sorular soruyordu. Yarım saat kadar önce,yolda gelirken, kayın validesi doğurtmuştu ve kordonunu da kendileri kesmişti. O kadar sakindi ki anlatırken..Kayın validesi olduğunu düşündüğüm,Türkçe bilmeyen,alnında şu aşiret filmlerindeki gibi mavi bir dövme olan bir kadın da yanına geldi ve bebek nerede der gibi etrafa bakınıp,konuşuyordu.

Eve dönerken hala kadının ve bebeğin sakinliğini düşünüyordum.Kadının yolda doğum yapmış olmasını o kadar da yadırgamadım. Sonuçta -Allah korusun- her gebenin başına gelebilecek bir durum.Ama o kadın bu olayı çok hafif atlatmış gibiydi. Sonra kendimi düşündüm; bir kaç saat öncesinde erken doğum yapma riskimi duyduğumda, başka bir hastanede,başka doktorlarla bebeğimi doğurma ihtimali bile beni mahvetmişti. Bu kıssadan nasıl bir hisse çıkarılır bilmiyorum ama Allah herkese gönlüne göre,sağlıklı doğumlar nasip etsin demekten kendimi alamıyorum.

Yine çok uzun bir yazı olmuş..Ama bu biraz da bilinçli oldu diyebilirim. Evlendiğimden beri ilk kez bir devlet hastanesine gittim. Söz konusu hamilelikle ilgili bir şikayet olunca devlet hastanelerinde durumun nasıl olduğunu sizlerle de paylaşmak istedim.Dilerim Allah her gebeye dilediği gibi bir doğum hikayesi yaşatır ve bilinçli,şefkatli, merhametli hastane personelleri ile karşılaştırır..

13.06.2013

34.hafta..

Öyle böyle derken 8.ayımızı da bitirmek üzereyiz oğlumla..Her geçen gün onu içimde daha net hissediyor olmak,onunla konuştuğumda,karnımı okşadığımda beni anlarcasına hareket etmesi ve bu şekilde iletişim kurabiliyor olmak kesinlikle tarifi zor,muhteşem duygular..Artık oğlum kendini tamamlamak üzere..Kemikleri daha güçlü..Tekmeleri daha can alıcı..Yeri iyice dar geliyor olacak ki nasıl pozisyon alacağını şaşırdı bizimki..Çoğunlukla yan duruyor olmasına rağmen bir kaç gün önce baş aşağı durduğunu hissettim..Allah dedim,bizim oğlan yavaştan yavaştan doğum pozisyonu alıyor herhalde diye.. Ama neyse ki bu sadece 2 gün sürdü ve sonra yine yan döndü..Nasıl mı anlıyorum bunları acemi bir anne adayı olarak?? Valla herşey hıçkırdığını anlamamla başladı..İçimde garipten bir iç çekme, pıt pıt şeklinde bir his belirdi..Acaba bu hıçkırık dedikleri şey mi ki diye araştırıp,soruşturup,öğrendim deneyimli annelerden..zaten sonrası da çorap söküğü gibi geliyor..Bizim oğlan her yemek yememden  kısa bir süre sonra hıçkırmaya başlıyor..Ben de böylece kafasının nerede olduğunu anlayabiliyorum..tabii ki karnımın şeklinden,sertlikten,tekme yerlerinden de çıkarabiliyorum pozisyonunu..Ama açıkçası yan durması tercihim..diğer şekilde hem mesaneme yaptığı baskı,hem de kaburgalarıma uyguladığı aşırı şiddet beni benden alıyor..Özellikle dün kaburgalarımın kırıldığını,nefesimin kesildiğini sandım bir ara..neyse ki oğlum söz dinliyor da  "hadi bebeğim,yan dön,şeklini değiştir,annenin canı yanıyor vb." şekilde devam eden sohbetimizden sonra yer değiştirdi..
Dün demişken,bu ay ki muayenemiz dündü ve doktorumuz oğlumuzun iyi olduğunu söyledi çok şükür..Beyefendi baş aşağı,kıçı dönük durduğundan göremedik kendisini..Ama iyi olduğunu bilmek yeterli..
Bu arada kolestaz yüzünden erken doğum riskim hala devam etmekte..ve kötü haber..Eğer oğlum 37.haftadan erken gelmek isterse maalesef gittiğimiz hastanede yeni doğan ünitesi olmadığından doğum yapamayacağım..Bu durum çok ama çok canımı sıksa da Allah'tan ümit kesilmez,bu sadece bir ihtimal diyerek kendimi teselli etmeye çalışıyorum..
34.hafta biterken ayaklarımın şişkinlik konusunda en üst noktaya ulaşmış olması da ayrı bir olay..artık hakikaten vücudumun daha ne kadar büyüyüp değişebileceğini kestiremiyorum:D Büyüyen karnım yüzünden bir türlü uyuyamıyor, üstüne nefes darlığı çekerek her daldığımda en geç yarım saat içinde tekrar uyanıyor ve gün içinde de sürekli uyku halinde evde pinekliyorum.. Ahhh,o 2.trimester dedikleri 4.5.6. ayları çok ama çok özlüyorum..Ne güzel günlerdi..oğlum ilk kez hareket etmişti, daha hafiftim,uykum düzenliydi,daha aktif ve daha güzel hissediyordum kendimi..sanırım annelerimiz haklı..Çocuk büyüdükçe sıkıntısı da artıyor gibi..

Neyse bu kadar mız-mızlanmak yeter. Yine de oğlum için her şeye değer..Allah daha kötüsünden sakınsın,sağlıkla ve zamanında oğlumu kucağıma almamı nasip etsin..



12.06.2013

Odamız oluşuyor. .

Ve nihayet geldi oğlumun mobilyaları..Söz verilen zamanda gelen siparişlerden ve tabii ki de sözünü tutan işletmeciden çok ama çok hoşlanıyorum ve mutlu oluyorum diyebilirim..Dün itibari ile Rüzgar beyin beklediğimiz mobilyaları uzun bir süredir boş ve atıl bir şekilde manasız duran odasında yerlerini alıp, odaya bir anlam kattılar:D  Eee tabii bize de bolca heyecan ve sevinç getirdiler:D Daha önceki postlarımda da bahsettiğim üzere odamız öyle aman aman büyük değil.Lakin evimizin en güneşi bol, en cici ve ebeveyn yatak odasına yakın odası olarak evlendiğimiz ilk günden beri ileride bebek odası olmasını planladığımız odadır kendileri..Bu sebeptendir ki ben çok fazla mobilya istemediğimi belirtmiştim ; sadece büyüyebilen karyolası,dolabı ve ilk 1 yıl için sallanır anne koltuğu beğenip yaptırdık.
Beğendiğimiz mağazanın showroom' unda makul ölçülerde duran bu üç parça eşya dün eve geldiğinde birden devleşti sanki..Ya da o
da küçüldü:( Gerçi biz yatağı uzun bir süre rahat rahat kullanabilsin diye standart ölçülerden 10'ar santim en ve uzunluk bakımından büyük söylemiştik ve bu yüzden de geldiğinde ilk etapta ufak bir pişmanlık yaşamadık değil..Oğluma odasında oyun oynayabileceği çok geniş bir alan kalmadı ama yine de çok şirin,zarif bir odası oldu diyebilirim:D Neyse ki evin diğer kısımları yeterince geniş, sitemizin bahçesi de çocukların oyun oynaması açısından elverişli ve güvenli..
Bebeğimin kıyafetlerinin büyük bir kısmı yıkandı ve ütülendi..Ama mobilyaları boya koktuğundan dolaptaki yerlerini bir süre daha alamayacaklar..İstanbul ve Bodrum'dan anneanne ve babaannesi de geldiğinde onların getireceği yeni cicileri de yıkanıp,ütülenip hep birlikte yerlerine yerleşecekler inşallah:D
Odanın duvarlarına aldığımız araçlar temalı tablolarımızı,duvar rafını ve çerçeveyi de astı babamız..Yani odamız kabaca hazır sayılır..Detayları,aksesuarları ve avizeyi de kalan zaman içerisinde tamamlamayıp bitmiş haliyle burada paylaşmayı ümit ediyorum..
Şimdilik hazırlıklara devam..:)

Oğluma nasihat:
Sabırlı ol oğlum, daha en az 4 haftan var, unutma!..olduğun yerde sen kendini tamamlarken biz de hazırlıkları tamamlayalım, anlaştık mı?

Seni çok seviyoruz..

4.06.2013

Gurur ve endişe..

Çok zorlu günler geçiriyor yurdum..Zorlu bir sınav veriyor hükümet,muhalefet,medya ve tüm halk..Şarkılarla,halayla ve dostlukla, masum ve haklı başlamış bir tepki, kin,nefret,savaş naraları ile şehir  meydanlarında gün geçtikçe alevlenmekte..Tüm olanları sosyal medyadan ve maalesef sadece bir kaç TV kanalından izlerken, öte yandan yerli yabancı gazete makalelerini okumaya çalışıyorum..Maalesef okudukça korkuyor,meydanlardaki arkadaşlarım,kardeşlerim ve tüm genç yaşlı yurttaşım için endişeleniyorum..Meydanlardakilerin % 90' nının  iyi niyetli, hükümetin yanlış politikalarından bıkmış, kesinlikle herhangi bir dine,düşünce sistemine, ya da meslek grubuna karşı bir tepki olarak değil de Başbakanın kışkırtıcı uslubuna, halkı ötekileştiren cümlelerine,ona oy vermeyenlerin şahsi ve ideolojik değerlerine,özel hayatına vs. ye saygı göstermiyor olmasına tepki gösterdiğine canı gönülden inanıyor ve aynı duyguları paylaşıyorum..Lakin aralara sızmış farklı terör örgütü mensupları, belki dış belki iç güçlerin yolladığı provakatörlerin ortalığı iyice karıştırıp,halkın masum amacına gölge düşürerek,şiddeti arttırıp ülkeyi kaosa,iç savaşa çekmeye çalıştıklarından da endişeleniyorum..Daha en başından The Guardian,TIMES gibi büyük gazeteler "Türk Baharı"," Tahrir "gibi benzetmeler yaparak, tıpkı yıktıkları orta doğu ülkelerine yaptıkları gibi aşırı destek mesajları yollayarak, sosyal medya üzerinden video ve ileti yayarak ağzımıza bal çalıp bizi yangına sürüklemeye çalışıyor olabilirler..
Gençlerin,aydınların,her gruptan halkın bir amaç uğruna yan yana durması beni çok ama çok heyecanlandırıyor,gururlandırıyor, ama aşırı güç kullanan bazı güvenlik güçlerinin isteyerek ya da istemeyerek (-ki ben insanı insan yapan şeyin vicdan terazisi olduğuna inanıyorum ve öldürürcesine güç kullanan polislerin asla emir kuluyuz safsatasına katılmıyorum) şiddete sığınmasına,eylem yapıyoruz diyerek kamu malına zarar veren sözde direnişçilere de çok kızıyorum..
Ve keşke yetkili birimler,bakanlar ve en başta başbakan ve cumhurbaşkanı üstüne düşeni,doğru üslup kullanarak, halkı anlayıp geri adım atarak ortalığı yatıştırsaydı diyorum Hatay'da 22 yaşında bir genç ölmeden önce..
Ve dilerim Rabbim Yurdum için,yurdumun cesur ve aydın gençleri için,daha doğmamış gelceğimiz için en hayırlısını nasip eder..Dilerim Rabbim daha fazla ocaga ateş düşmeden, anne-babaların içi yanmadan, gençlerimiz unutulmayacak travmalar yaşamadan bu içinde olduğumuz günlerin "Direniş" değil de "Dayanışma" olarak bitmesini nasip eder..




21.05.2013

Tatlı Telaşlar..

Biraz da güzel şeylerden bahsetmek istedim bir önceki yazımın peşine..Aylar öncesinden bebeğimizin park yatak,araba gibi eksiklerini tamamlamış, halı ve perdesini almış, mobilyalarını da beğenmiş fakat henüz sipariş vermemiştik.Geçen Pazar,sevgili kocacım bu sıkıntılı hastane günlerinin arasında sevdiceğini en çok bunun mutlu edeceğini bildiğinden beraber gidip siparişi verdik..Üç hafta sonra mobilyalarımız geldiğinde odamızı tamamlayıp fotograflarını paylaşmayı hayal ediyorum..Bu oda işleri en heyecanlı ve eğlenceli yanı sanırım hamileliğin..Dürüst olmak gerekirse bebekten çok kendimiz için yapıyoruz gibi..her şey bizim zevkimize göre..Hiç bir zaman bir bebek gözüyle bakmadık..Eşya bakarken hep öyle cicili bicili şeyler istemiyoruz dedik..Sanki bebek odası değilmiş gibi..renkler hep sade,pastel olsun istedik..figürler bebeksi,çizgi film karakterli olmasın dedik..Şöyle bir bakınca kendi çocukluğumuzda sahip olamadığımız odayı yapmaya çalışıyormuşuz gibi..Açıkçası ben kalabalık bir ailede büyüdüğüm için çok uzun zaman kendime ait bir odam olamadı.Sanırım bunun acısını şimdi çıkartıyorum :D..Umarım anne ve babasının aşkla,hevesle,heyecanla yaptığı bu odayı oğlum da sever, için de huzurla,keyifle büyür..Çünkü ben hep o odaya bakarken bebeğimi içinde babasının kucağında sallanır koltukta uyurken, sonra banyo yaptırıp yağlarla masaj yaparken, ona masallar okurken hayal ediyorum..Yanlış anlaşılmasın,büyüyüp tıpış tıpış gezinip,benim itinayla düzenlediğim her şeyi dağıtıp, eli kalem tuttuğunda dolap duvar demeden her yeri çizerken de hayal ediyorum bebeğimi..Ama ister kırsın,ister çizsin, yeter ki yaşadığı alanda mutlu olsun bebeğim..Onu gülerken görmek her türlü kızgınlığı silecektir..Eminim..
Neyse, hala keçe olayına girememiş olmanın verdiği utançla istediğim bazı aksesuarları yapamadığımı belirtmek isterim.Yakınlarda keçe satan bir yer bulup başlasam neler yapacağım ama..
Bu arada deneyimli anneler çocuk odasının olmazsa olmazlarını,ya da gereksiz detaylarını benimle paylaşırlarsa çok mutlu olurum..



Gebelik kolestazı..

Allahım haftalardır hiç durmadan kaşınıyorum ve bu kaşıntı olayı gün geçtikçe can sıkıcı bir hal almaya devam ediyor.İlk kaşıntı başladığında bir gece vaktiydi ve tüm gece kaşınmaktan sabahı zor etmiştim.İlk önce bebeğin büyümesi,şişkinlik vs. yüzünden gerilen cildimin sebep olduğunu sanmıştım bu kaşıntıya..Sonra aklıma  ablamın hamileliği geldi.O da 3 yıl önce Yağmur'a hamile iken 7.aya girdikten sonra kaşınmaya başlamıştı.Peki ama sonra ne olmuştu??O gece nette biraz araştırdıktan sonra sabah olur olmaz ablamı arayıp sordum ve maalesef yanıt pek iç açıcı değildi. 3 ay boyunca doktorların onca test ve tahlil yapmalarına karşın kaşıntısının bir türlü geçmediğini,doktorun önerdiği losyonun da pek işe yaramadığını, taaki doğum yapana kadar kanatırcasına kaşındığını söyledi. İlginçtir o gün kaşıntım aniden kesildi.Bir an ablam gibi kaşınacağımı düşünmüşken kaşıntının yok olması beni çok rahatlatmıştı. Ancak İstanbul'da babaannemin cenazesinden sonra yine kaşınmaya başladım. Bu kaşıntı öyle sıradan bir kaşıntı değil,insanı çıldırtıyor.özellikle avuç içlerim,ayak tabanım ve sonra her yerim sanki altında karıncalar geziyormuş gibi kaşınıyor.soğuk duş,kolonya,losyon vb. hiç bir şey durduramıyor kendilerini..Ankara'ya geldiğimizde ilk muayenede doktoruma bu şikayetimden bahsettim ve O da daha önce de  karaciğer enzimlerimde bir yükseklik olduğunu hatırlayarak bir kan tahlili istedi.Neticede ASP,ALT,ALP(karaciğer,safra enzimleri) değerlerimin hepsi gerekenin çok üstünde çıktı. Derhal Ursofalk adında bir ilaca başladık.Bu ilaçla 4-5 gün içinde kaşıntımın geçebileceğini söyledi ve daha sık görüşmemiz gerektiğini de ekledi. Bu durumu erken teşhis ettiğimiz için şanslı olduğumuzu, ilaç ve yakın takiple önlem alabileceğimizi belirtti.İlaca başladıktan hemen sonra,yani ertesi gün sabahı kendimi hiç iyi hissetmiyordum.halsiz,iştahsız ve güçlü bir mide yanmasıyla yataktan çıkmadım uzun bir süre.Sonrasında tansiyonumun yükseldiğini fark edince kendime limonata yaptım ama yarım saate kalmadan kusmaya başladım.Akabinde acile gittik,serum taktılar ve doktor demeye bin şahit isteyen başka bir kadın doğumcu beni korkuttu..Neymiş; hemen bir kadın kadın doğum hastanesine gitmeliymişim,orada beni yatırırlarmış,bebeği de beni de yakından takip ederlermiş,çünkü değerlerim çok yüksekmiş,habire acile gelmek akıllıca değilmiş,falan da filan.Yaa doktor dediğin böyle  insanı korkutur mu? hele de hasta 7 buçuk aylık hamile ise..Kendi doktorumu aradım da moralimi düzeltip,eve gitmemi söyledi sağolsun. Lakin bu hafta da dahiliye uzmanına görünmem gerekti ve o da Gastroentolojiye sevk etti..İstedikleri benim hastane köşelerinde sürünmem galiba..tek yaptıkları moral bozup ordan oraya sevk etmek..İnat ettim, Kendi kadın doğumcumdan başkasına doğum yapana kadar gitmeyeceğim..O eğer ille de git derse o ayrı tabii..
Evet,itiraf ediyorum, çok korktum,hala daha bebeğim için endişeleniyorum..Ama bu kaşıntının beni hastanelerde  yatırmasına, bekleme salonlarında süründürmesine, denek gibi kullandırtmasına izin vermeyeceğem. Hele bir oğlumu sağlıkla kucağıma alayım sonra istedikleri gibi doalnırım hastane hastane..Neyse yarın  ilaca başlayalı 5 gün olmuş olacak..kaşıntılarım ilaca rağmen devam ediyor, ara sıra bulantı ve karın ağrısı,iştahsızlık da henüz gitmedi.Yarınki kan tahlillerim inşallah daha iyi çıkar da daha rahat nefes alabilirim..
Aşağıda Prof.Dr. Ümit Özekici'nin http://www.umitozekici.com.tr adlı kendi web sitesinden Gebelik Kolestazı ile ilgili yazısını paylaşıyorum.Konuyu merak edenlere yardımcı olur umarım.

Ve lütfen hamile iseniz,kaşınıyorsanız bunu hafife almayın ve mutlaka doktorunuza söyleyin..


Gebelik kolestazı

Kolestaz, gebeliğin son dönemlerinde ortaya çıkan, özellikle el ve ayaklarda dayanılmaz kaşıntıya neden olan bir hastalıktır. Kelime anlamına bakılacak olursa, karaciğerden, safra salgısının bloke olmasından kaynaklanır.
Yoğun kaşıntı hissi dışında, kolestaz anne açısından çok az probleme neden olurken bebek için tehlike arzeder ve genellikle mümkün olduğunca erken doğum önerilir.
Gebelik Kolestazı Belirtiler:
Yoğun kaşıntı. El ayası ve ayak tabanında hissedilir. Genelde son trimesterde başlar ve gebe açısından dayanılmaz boyutlara ulaşabilir.
Koyu renkli idrar.
Açık renkli dışkı.
Gözlerin ya da derinin sarı renkte olması.
Gebelik Kolestazı Nedenleri:
Gebelik kolesteazının nedeni aydınlatılabilmiş değildir, ancak bu durumun gebelik hormonlarınca tetiklendiği düşünülmektedir. Safra karaciğer tarafından üretilir ve safra kesesinde depolanır. Gebelik hormonlarının tekisi ile safra kesesinin fonksiyonlarında yavaşlama olabilir.
Risk faktörleri:
Gebelik kolestazının görülme oranı %1 ila %15 arasında değişmektedir. Bilinmeyen nedenlerle, en sık görüldüğü yerler ve zamanlar Şili ve İskandinav ülkelerinin soğuk aylarıdır.
Diğer belirlenen risk faktörleri:
Ailede ya da bir önceki gebelikte gebelik kolestazı öyküsünün varlığı.
Karaciğer hasarı olması.
İkiz gebelik.
Tüp bebek yötemi ile gebe kalmış olmak.
Komplikasyonlar:
Gebelik kolestazı geçici bir süreliğine yağda eriyen vitaminlerin emilimini önler. Ancak kalıcı bir karaciğer hasarı yapmaz. Neden olduğu kaşıntı da doğumu takiben birkaç gün içerisinde geçer.
Öte yandan, gebelik kolestazı bebekte preterm doğum ve mekonyumlu doğum gibi ciddi durumları tetikleyebilir. Mekonyumlu doğumdan kasıt, bebeğin henüz anne karnında iken dışkısını yapmasıdır. Bu materyalin bebek tarafından yutulması, yenidoğan döneminde bebekte ciddi sıkıntılar yaratır.
Testler ve Tanı:
Medikal geçmişiniz sorgulanır.
Tam bir fizik muayeneniz yapılır.
Bazı kan testleri ile karaciğerin durumu ve kanda dolaşan safra miktarı hakkında fikir edinilir.
Ultrason ile annede karaciğer anormallikleri taranır.
Tedavi:
Tedavinin iki amacı: Kaşıntıyı rahatlatmak ve komplikasyonları önlemektir.
Kaşıntının rahatlatılması amacıyla ursodeoksikolik asit kullanılır. Kaşıntı giderici, steroid içeren kremlerin kullanılması da yardımcı olur.
Komplikasyonlar açısındansa hasta düzenli kan testleri ile takip edilir. Bebeğin iyilik hali ultrason ve biyofizik profiline bakılarak değerlendirilir.

Tüm bu önlemler alındıktan sonra, doğum mümkün olan en kısa sürede planlanır.



18.05.2013

Karmaşık haller..:(

Yazmayalı sadece 1 hafta olmasına rağmen ne kadar da çok konu birikmiş.. Babaannemin ölümü,anneler günü,ayağımı burkmam,uyuz gibi kaşınmaya başlamam ve kolestaz teşhisi..
Bir önceki yazımda babaannemin rahatsız olduğundan ve ona bir şey olmadan son kez görmek istediğimden bahsetmiştim.Maalesef onu son kez dünya gözüyle görmek,hamile iken görüşebilmek nasip olmadı.Gittiğimiz günün gecesi ölüm haberini aldık..Yaşını başını almış,85 ine merdiven dayamış,ele avuca düşmemiş,kimseye yük olmamış,duaları ve gülen yüzü,neşesi ile anılacak olması benim üzüntümü bir nebze hafifletiyor olsa da canım babam için pek kolay atlatamayacağı bir travmaya dönüştü annesini yitirmek..Benim babam çok soğuk kanlı,güçlü bir adamdır nihayetinde ama onu ilk kez bu kadar üzgün,perişan görmek babaannemden çok babam için endişelenmeme sebep oldu..Biliyorum,ne yaşta olursanız olun ya da anneniz ne kadar yaşlı olursa olsun acısı aynı acı olacaktır.Bu sebeple ki en büyük dileğim Rabbim babamın bu durumu en kısa zamanda kabullenip atlatmasına yardım etsin.Ve canım babaannem olduğu yerde nur içinde yatsın..

İstanbul'da olduğum süre içinde çok yoruldum..hem ruhen hem bedenen..Aslında çoğunlukla uzanır vaziyetteydim ve hiç bir koşuşturmacaya beni sokmadılar,lakin yolculuk nedeniyle iyice şişmiş vücudum, stres sebebiyle inip çıkan tansiyonum, cenaze günü düşüp ayak bileğimde kas zedelenmesi yaşamam-ki çok şükür bebeğime bir şey olmadı- ve üstüne bitmek bilmeyen kaşıntılarım..Her şeyin kısa bir zaman diliminde olması, babamı,annemi üzgün görmek,babaannemsiz bir anneler gününü buruk yaşamak,bütün bunlar yetmezmiş gibi patavatsız insanların cenazede bile "ayy ne kadar şişmişsin,ayy karnın ne kadar büyümüş, yüzüne hamilelik sisi çökmüş vs." gibi yorumlarla var olan son moralimi de bozmaları beni oldukça yordu. Ama bu zaman da bile yüzümü güldürecek şeyler olmadı değil..Ayağımı burkmam sebebiyle gittiğimiz poliklinikte orada çalışan sevgili arkadaşım Fatoş sayesinde oğlumuzu görme fırsatı bulduk.Hem de yine detaylı-renkli ultrasonla. Ankara'daki detaylı USGde yüzünü göstermeyen oğlum sanki bana moral olsun diye poz verdi bu sefer.Böylece bu anneler gününde alabileceğim en güzel hediyeyi bana arkadaşım Fatoş vermiş oldu. Bunun yanı sıra güzel yiğenlerime de doymuş oldum İstanbul'da iken.Hep beraber annemlerde kaldığımız için beraber bir hafta geçirmiş olduk.Tabii bunun çok daha farklı bir atmosferde olmasını tercih ederdim..

Gelelim kaşıntı mevzusuna.Kesinlikle yok böyle bir kaşıntı..Sanki derimin altında karıncalar geziyor.Sanki yıllarca yıkanmadım da uyuz oldum..Sanki kaşıya kaşıya parçalasam cildimi rahat edeceğim..Allah kimselere yaşatmasın..Aynı durum ablamın  hamileliklerinde de son aylarda olmuştu.O da uyuz gibi kaşınıp,kaşınmaktan derisini kanatır hale gelmişti.Ama onunkinin sebebini bulamamışlardı bir türlü. Ankara'ya döner dönmez doktor randevumda belirttim bu şikayetimi ve doktorumuz da bunun ciddiye alınması gereken bir şey olduğunu söyleyip kan tahlili istedi.maalesef sonuçlar pek de iç açıcı değildi.Karaciğer enzimlerim olması gerekenin çok çok üstünde çıktı.Buna eşlik eden ödem,idrarda koyulaşma ve en önemlisi el ve ayaklar başta olmak üzere tüm vücutta döküntüsüz kaşınma olması Gebelik Kolestazı denilen hastalığa işaret etti. Selçuk Bey hemen bir ilaç yazdı değerleri normale düşürüp kaşıntıyı durdurmak için ama yine de riskli gebelik durumuna girdiğimi,her hafta kan tahlilini yinelemem gerektiğini,ve daha sık görüşeceğimizi de söyledi.Bu hastalığı kaşıntılarım ilk başladığında sebebini  internette araştırırken görüp hakkında bir kaç yazı okumuştum.Kısaca karaciğerde safra salgısının bloke olması ve kanda safra değerlerinin yükselmesi seklinde açıklanan bu rahatsızlık,tamamen gebeliğe özgü,sebebi tam bilinmeyen, son aylarda kaşıntı ile kendini gösteren ve anneden çok bebek için risk taşıdığından ciddiye alınması gerekiyormuş.Detaylı bir şekilde başka bir iletide paylaşacağım.
Yani, anlayacağınız şu aralar moralim bir hayli bozuk.Allah tüm anne adaylarının bebeklerini sorunsuz bir şekilde,zamanında,sağlıkla  kucaklarına almasını nasip etsin..Lütfen siz de dualarınızı eksik etmeyin..

Oğlum..Seni var olduğunu öğrendiğim ilk andan beri büyük bir aşkla seviyorum.Beni hiç bir zaman bırakma.. Sağlıkla,huzurla gel kollarıma..


7.05.2013

Metanet..(30.hafta)


Bugünlerde ben ve etrafımdakilerin en çok ihtiyacı olan şey..Metanet..Dayanma ve sabretme gücü..Çok şükür doğuma son 10 hafta kala bebeğimle ilgili sıkıntılı bir durum yok,ancak yakın çevremde ölüm ve hastalık haberleri oldukça sıklaştı bu sıralar..Yakın arkadaşlarımdan birinin annesinin beklenmedik bir zaman ve şekilde-trafik kazasında- hayatını yitirmesi,akabinde İstanbul'da babaannemin birden bire fenalaşıp 2 haftadır hastanelerde serum, diyaliz,oksijen vs. tüplerine bağlı yaşıyor olması..En kötüsü de ben hamile olduğum için canım arkadaşımın bu en zor günlerinde bedenen yanında olamıyorum. Ona sarılıp acısını,üzüntüsünü paylaşamıyorum..Eşim ve yakınlarımız cenaze evine gitmemin,o ortamda bulunmamın bebeğime zararı olabileceğinden endişelenip gitmemi istemiyorlar. Malum, doğal olarak herkesin içine en korundan ateş düşmüş vaziyette..Anneyi yitirmek ne kadar zordur tahmin bile edemiyorum..Rabbim geride kalanların her birine metanet,dayanma gücü versin diye dua etmekten başka da elimden bir şey gelmiyor.Öte yandan Ankara'da gurbette olduğumu, ve üzerine onca şiir,kitap,türkü yazılmış bu 'gurbet' olgusunun ölüm,hastalık gibi durumlarda insanı ne de çaresiz bıraktığını iyice anladım bu günlerde..elinde büyüdüğüm,duaları hiç bir zaman üzerimizden eksik olmayan, ailemin en büyük,en yaşlı çınarının apansızın amansız  hastalıklara yakalanıp,ümitsizce hastanelerde yattığını bilmek ve yanında olamamak..İşte bu imiş gurbet..Bir yandan babaannem için üzülüyor,bir yandan onun iyi olması için çabalayan,çırpınan ailem-özellikle de babam-için endişeleniyor, diğer yandan da hem babaanneme bir şey olmadan onu görmek,belki de son kez sarılıp öpmek istiyor hem de tüm bu üzüntü ve stresin bebeğime zarar vermemesi için dua ediyorum..Anlayacağınız günlerdir aklım,ruhum hep karışık,tedirgin ve hüzünlü..
Biliyorum ki ne gidenler geri gelecek ne de geride kalanlar tez zamanda iyileşebilecek..Ve gönülden inanıyorum ki Rabbim kuluna bir acı veriyorsa mutlaka dayanacak gücü ve sabrı da verecektir beraberinde..
Yarın inşallah İstanbul'a gideceğimiz için bir süre yazamayacağım bloga..Dilerim babaannemi sağken görme, sarılma imkanım olur..Dilerim beni hamile iken görebilir..Ve dilerim tüm bu üzüntülü ve stresli zamanları oğlumla sapasağlam atlatabiliriz..
Herkesin duasına ihtiyacımız var..Lütfen iyi dileklerinizi esirgemeyin..


27.04.2013

3.Trimester ; 7.Ay ve Beraberinde Getirdikleri

Son 3 aylık döneme girmiş bulunmaktayız artık.Heyecan giderek artıyor, endişe, sabırsızlık ve sevinç birbirine karışıyor bu aralar..Dün oğlumu görmeye,halini,sağlığını öğrenmeye doktorumuza gittik. Maşallah bizim oğlan keyfi yerinde,ye-iç-yat modundaydı. Doktorumuz herşey yolunda diyerek içimizi rahatlattı ve oğlumuzun gelişiminin bir hafta kadar önden gittiğini söyledi. Yani SAT(son adet tarihi)'a göre 27 haftası dolan oğlumuzun USG'ye göre 28. haftası doluyormuş.Bu da muhtemel doğum tarihimizi bir hafta kadar öne çekti. İlk etapta 26 Temmuzda görünen doğum 20 Temmuzda gerçekleşebilirmiş.Açıkçası doktorumuzun konuşmasından sezeryan kokusu aldım ama sorduğumda henüz doğum şeklini konuşmak için çok erken olduğunu söyleyince içim rahatladı. Gerçi ben illa normal doğum diyenlerden değilim.Maalesef o kadar cesur değilim.:(  Kesinlikle genel anestezi ile sezeryan da düşünmüyorum ama bebeğim doğduğunda uyanık,bilinci yerinde olmak, öte yandan acı çekmemek de istiyorum.Tüm bunlar da şimdilerde tüm arkadaşlarımın tercih etttiği ve sonrasında tavsiye ettiği epidural ya da spinal anestezili sezeryan yöntemlerini en cazip seçenek yapıyor. Elbette bu yöntemin de kendi içinde riskleri var, ancak çok nadir görülüyormuş ve genel anestezili sezeryana oranla daha güvenli imiş. Nihayetinde dışardan bir müdahale oluyor, belinizden bir enjeksiyonla bölgesel uyuşturuluyorsunuz. Bu noktada anestezi uzmanının ustalığı önem kazanıyor. Eğer şansınıza vücudunuz da ters bir tepki göstermezse sonuç; bilinciniz açık, acısız bir ameliyat ve bebeğiniz dünyaya gelirken ilk sesini ağlayışını duyma,onunla sıcağı sıcağına dokunup bakışma,yani o ilk anı yaşama şansı..Ahh şimdiden o anı yaşamak istedim..Oğlumun o güzel nurlu yüzünü görüp,sıcaklığını hissetmek,öpmek,koklamak istedim..Allahım tüm hamilelere o anı sağlıkla ve huzurla yaşamayı nasip etsin..

Fark etmeden konu yine nereden nereye gelmiş..Neyse, dünkü doktor kontrolümüze dönelim yine..Muayeneden önce doktoruma danışmak için son haftalarda yaşadığım şikayetleri ve soru işaretlerimi not almıştım; 1.Mide yanması  2.Balık yiyememe..

This girl is on fire...
Şu aralar Alicia Keys'in  "girl on fire" şarkısını bolca zikrediyorum. Çünkü gerçekten yanıyorum..Kardeşim o ne mide yanması öyle..Söndürmek için içtiğim suyun ve sütün haddi hesabı yok ama nafile..Şöyle bir sorunca google amcama soğuk sütü yudum yudum içmek dindiriyormuş diye öğrenip uyguladım,ama o anlık iş görüyor sadece, Gaviscon şurup,Renee çiğneme tableti de önerilenler arasındaydı ama ben ilk etapta ilaç almak istemediğimden düne kadar sütle idare etmiştim.Dün doktorumuz sütün aslında yanlış bir uygulama olduğunu,laktozun sonradan mideyi daha zor bir duruma soktuğunu söyleyip Gaviscon şurup verdi.Emir büyük yerden diyerek sevmesem de içiyorum artık. Bu arada illa doğal olsun diyorsan taze zencefil ve kavrulmuş fındık da iyi gelir dedi doktor bey:)


Omega-3



Ben hamilelik öncesi sıkı bir balık sever olmama rağmen hamilelikte balıktan haz etmez oldum.Malum son üç ay bebeğin beyin gelişiminin hızlandığı ve Omega-3 ün öneminin arttığı bir  dönem olduğundan doktoruma ne yapabilirim diye sormayı planlıyordum ki; kendisi önce davranıp ne sıklıkta balık,ceviz,ıspanak tükettiğimi sordu.Nihayetinde Omega-3 hapı yazdı ve dün itibariyle başladım.. Okuduklarıma göre Omega-3 vücudun kendi kendine üretemediği, dışardan, balık,ceviz ve koyu yeşil sebzeler vasıtası ile alınabilen bir doymamış yağ asiti. Hamilelik döneminde anne rahmindeki bebeğin beyin dokusu ve sinir sisteminin gelişebilmesi için yeterli miktarda alınması çok gerekli ve alındığı takdirde hamilelik,lahusalık ve sonrasında hem anneye hem bebeğe ciddi anlamda fayda sağlıyormuş. Hamilelik döneminde bolca Omega 3 yağ asiti tüketen annede preeklampsi ve erken doğum riskinin, lahusalık ve sonrasında depresyon ve unutkanlık ihtimalinin tüketmeyene göre çok daha az olduğu, yine annesi bu asiti tüketmiş olan bebeklerde bebeklik döneminde daha az uyku problemi çektikleri, ileriki dönemlerde hiperaktivite kaynaklı ilgi dağınıklığını, çocukluk alerjisine yakalanma ihtimalini ve kız çocuklarında meme kanseri riskini azalttığı araştırmalarla ortaya konmuş.(http://www.gebelik.org/dosyalar/omega3.html) Eğer siz de benim gibi balık tüketemiyorsanız doktorunuza bir danışın derim..

Yine çok uzun bir yazı olmuş.Ne yapayım,oğlum da büyüyüp okuduğunda her detayı bilsin istiyorum.. Sıkılmadan okuyanlara şimdiden teşekkürler..

18.04.2013

Hamilelik; güzellik ve gebe psikolojisi..

             Hamilelik gerçekten derin ve karmaşık bir süreç..Zaten kadının kendisi karmaşıkken üzerine hamilelik psikolojisi de eklenince işler iyice arap saçına dönebiliyor.Malum, ilk üç aylık dönem hem bedensel hem de ruhsal açıdan 40 haftalık sürecin belki de en güç kısmı.Kadın etinden, kanından, ruhundan,nefesinden yepyeni bir insan yaratırken kendini tamamlamanın yanı sıra bir nebze kendinden ödün de veriyor. Eee kolay mı bir yandan mide bulantısı, kusma,şişme,hareketlerin kısıtlanması gibi bünyesel farklılıklara adapte olmak ve öte yandan yıllarca sabit tutmaya çalıştığınız kilonuza her geçen gün fazlaları eklenirken aynaya bakmak,çıkan göbeğinize ve büyüyen poponuza alışamadan özenle beğenerek yaptığınız gardırobunuzdan  giyecek hiç bir şey bulamamak..Tüm bunlar bir kadın için hiç de kolay sindirilecek şeyler değil..Hele de hamilelikle katlanarak gelen o alınganlık ve çıt kırıldımlık..Biri karnın çıkmış,kilo almışsın dese alınıp,"gerçekten o kadar şiştim mi,acaba erken mi kilo aldım"gibi gereksiz triplere girmek ya da aksine biri karnın hiç çıkmamış ki senin dese yine anlamsız bir alınganlıkla "nasıl yaa,hamileyim ben,belli olmuyor mu" gibi saçma düşüncelerle uğraşmak, insanın kendinin bile tanımadığı ve katlanamadığı öteki yanını keşfetmesi gibi oluyor..Gel gör ki  tüm bu ikilemlere sebep olan unsur karnınızda büyüyen bir insan olunca, hele de bu insanın sizin hayatınıza tepeden inip en üst köşeye sonsuza kadar kurulacağını düşünüp heyecanlanınca, her türlü zorluk tatlı ve anlamlı oluveriyor birden..o zaman aynada genişleyen poponuzu değil, her geçen gün büyüyen evladınızı görüyorsunuz.Anında ifadeniz değişiyor,kocaman bir gülümsemeyle yüzünüz parlıyor..İşte bu da hamilelik güzelliği dedikleri şeyin ta kendisi..

           Şüphesiz ki bir kadın için güzellik çok şey demek..Hamile iken de kendimizi hep güzel hissetmek için öncelikle sağlıklı yiyecekler tüketip bol bol su içerek kendimizi ve bebeğimizi sağlıklı beslemek, günlük yürüyüşümüzü yapıp zinde kalmak, daha bir özenli giyinmek,saçımızı,makyajımızı ihmal etmemek,muhtemel çatlaklara ve cilt lekelerine karşı kozmetikten faydalanmak vs. biz hamileler için çok elzem unsurlar..

         
Bu yazımda internetten bulduğum ve bana ilham veren bazı kombinler ve kolay uygulanır saç modelleri paylaşmak istedim..belki sizi de ilham olurlar..


İşte benim çok beğendiğim kombinler..















Bunlar da uygulaması kolay saç modelleri..