hamilelik günlüğüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hamilelik günlüğüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18.06.2013

Zor bir gün daha ve o günün doğum hikayesi..

Gerçekten de dün hamileliğimin en zor günlerinden biriydi.Çok şükür bunu da atlattık,ve şimdi daha iyiyiz oğlumla..Ne mi oldu peki?Aslında gün her zamanki gibi başlamıştı.Gece hiç uyuyamadığım için yorgun hissediyordum,duşumu aldım ve havanın rüzgarlı olmasından cesaretlenip arkadaşıma (eltime) kahvaltıya gittim. sonrasında üzerimdeki o yorgunluk hissi giderek artmaya başladı ve nefesim ikimize birden yetmez oldu. Kesik kesik,ağızdan nefes alıyordum. Karnım iyice büyüdüğünden hiç bir şekilde uzanamıyordum. Yüzüm,ayaklarım daha da şişmiş gibi geldi bana. Derken tansiyonumu ölçtürdüm ve sonuç 13/8. Limonlu su içip,yarım saat kadar uyuyarak düşürmeye çalıştım,ama sonrasında sonuç değişmemişti. Korkunç bir baş ağrısı ve halsizlik beni çıldırtıyordu.Doktorum yurt dışı gezisinde olduğundan kendisine ulaşamadım,ve hastanemi aradım.Çünkü doktorum bu tarz bir durumda fırsat kaybetmeden hastaneye gitmemi söylemişti. Her neyse,hastaneye gidip diğer kadın doğum uzmanına göründüm.Tansiyonum 15/9'a yükselmişti ki doktor hemen usg kontrolu ile bebeğin durumunu kontrol etti.Çok şükür Rüzgar iyiydi. Tansiyonum çok yüksek olduğundan, hali hazırda bir kolestaz hastası olduğumdan ve gittiğim hastanenin bebek yoğun bakımı olmadığından  beni daha teşekküllü bir hastaneye,devlete ait bir kadın doğum hastanesine sevk etti.Ve muhtemelen seni yatırıp gözetim altında tutabilirler ve gerekirse bebeği doğurtabilirler diye ekledi. Tabii ben başladım ağlamaya..Bilmiyorum,ama bir türlü engel olamıyordum kendime..Benim bebeğim daha küçük,biz daha hazır değiliz,ben 35 haftadır gittiğim hastanede ve kendi doktorumla,önceden hazırlıklı bir şekilde doğum yapmak istiyorum,annem daha gelmedi,hala eksiklerimiz var, doğum çantam bile daha tam istediğim gibi hazır değil vs.diye geçiriyordum aklımdan.
Neyse,düştük yollara..Malesef,navigasyon cihazı bizi önce sevk edildiğimiz hastanenin eski binasına götürdü.Gittiğimiz yerde,acile eşimi almadılar.Beni bir kadın hasta bakıcı ürkütücü bir odaya götürdü ve ilk olarak vajinal muayene için bir koltuğa yönlendirdi.Hemen karşı çıktım.Böyle bir şey istemiyorum, hem doktor bile görmedim henüz,şikayetimi bile sormadan buna hakkınız yok diyerek odadan çıktım.Bu sefer doğru hastaneyi bulduk ve Soner'i acile yine almadılar.Yine tektim.Ürktüm. Buradaki hemşireler daha sıcak,daha mantıklı hareket ediyorlardı. Vajinal muayene isteyip istemediğimi sordular yine ilk soru olarak ve istemediğime dair bir evrak imzalattılar.Akabinde tansiyon ölçümü,idrar-kan tahlili ve NST şeklinde devam etti muayenem.Bu NST cihazı ile ilk tanışmamızdı.Bebeğim de yadırgamış olacak ki çok kıpır kıpırdı. Muayenelerden sonra nihayet doktorla görüştüm.Genç,samimi,bilgili görünen bir doktordu.konuşup beni rahatlattıktan sonra usg de bebeğime baktı.Bebek çok şükür iyi ve hatta biraz fazla iri dedi.37. haftasında görünüyormuş USG ye göre."Nasıl olur,biz daha 35 haftalığız,hem söylediğiniz kilo 1 hafta öncekinden 1 kilo fazla.Bu kadar kısa sürede 1 kilo alabilir mi bebek??" diye sormaktan kendimi alamadım. Doktor da "cihazlar arası fark olabilir,ama ben yanıldığımı sanmıyorum,bebeğiniz normalin üzerinde" diye yanıtlayınca ve son zamanlarda ne kadar ağırlaştığımı,her görenin doğum yarın mı tarzı sorularla karnımın iriliğine şaşırması falan aklıma gelince açıkçası kendisine hak verdim. Benim doktorum da gelişimi önde diyiyordu ama bu kadarını beklemiyordum.Şimdi daha önümüzde 4 hafta olduğunu düşününce korkmaya başladım..:) Maşallah,oğluşum hep dua ettiğim gibi ele avuca kolay gelecek gibi..Ama tabii ki en önemlisi sağlıklı olması,kilo çok da önemli değil..
Neyse, dünkü hikayemize geri dönelim..NST de sancı görülmedi, kan tahlili sonuçlarımda kolestazıma dair değerler hala yüksekti ama ben zaten durumu belirtmiş ve tedaviye başladığımızı söylemiştim. İdrar tahlilimde de Protein gözlemlenmemişti ki bu da korkulan Pre-eklampsi olayından yırttığımızın göstergesiydi.Tansiyonum bu süreç içerisinde 2 kez daha ölçülmüştü ve her defasında daha da düşmüştü. tüm bunlara dayanarak doktor yine de istersem yatış verebileceğini ve gözetim altında tutabileceklerini söyledi.Açıkçası bunu bana sorması,fikrime değer vermesi bile hoşuma gitmişti.Ben de eve gelme seçeneğini seçtim.

Hastanede yaklaşık 2 saat kadar kaldık, ve bu süre zarfında çok farklı hikayeler gözlemledim. NST odasında  43. haftasını doldurmak üzere olan ve NST de hala hiç sancısı görünmeyen bir kadın vardı.Doktorlar sürekli onun bu durumu hakkında şakalaşıyorlar ve artık zorla (suni sancıyla) bu gece bu kızı doğurtacaklarını söylüyorlardı. O kadınla yaptığımız kısa sohbetten; sürekli takibini yapan bir doktoru olmadığını, en son 1 buçuk ay önce bebeğini USG de gördüğünü, eşini refakatçi almadıklarını,tek bir bayan refakatçi hakkı olduğunu,5 kişilik odalarda kalındığını öğrendim.Ama bu o bayanın 2. kez o hastanedeki doğumu imiş ve doktorlardan memnunmuş.Kadın memnun olduğuna göre onun açısından sorun yoktu..

Sonra bir ara güvenlik görevlileri koşarak içeri girdiler ve arabada doğum yapmış bir kadının geldiğini söylediler.Tüm acil servis merak ve panikle dışarı çıktı. Ben şok olmuştum ve inşallah iyidirler diye dua etmeye başlamıştım ki hemşirelerden biri içeri kucağında bir beze sarılmış bebekle girdi.Bebek ağlamıyordu,sanki hemen adapte olmuş gibiydi hayata..Ufacıktı.. Daha sonra erkek olduğunu öğrendim. Peşinden tekerlekli sandalyede çiçeği burnunda anne girdi kapıdan. Kadın da tıpkı bebeği gibi fazla sakindi.Hatta ben onlardan daha telaşlıydım. Uzun eteğinin altında çıplak ayakları kanlıydı. Doktor başında sorular soruyordu. Yarım saat kadar önce,yolda gelirken, kayın validesi doğurtmuştu ve kordonunu da kendileri kesmişti. O kadar sakindi ki anlatırken..Kayın validesi olduğunu düşündüğüm,Türkçe bilmeyen,alnında şu aşiret filmlerindeki gibi mavi bir dövme olan bir kadın da yanına geldi ve bebek nerede der gibi etrafa bakınıp,konuşuyordu.

Eve dönerken hala kadının ve bebeğin sakinliğini düşünüyordum.Kadının yolda doğum yapmış olmasını o kadar da yadırgamadım. Sonuçta -Allah korusun- her gebenin başına gelebilecek bir durum.Ama o kadın bu olayı çok hafif atlatmış gibiydi. Sonra kendimi düşündüm; bir kaç saat öncesinde erken doğum yapma riskimi duyduğumda, başka bir hastanede,başka doktorlarla bebeğimi doğurma ihtimali bile beni mahvetmişti. Bu kıssadan nasıl bir hisse çıkarılır bilmiyorum ama Allah herkese gönlüne göre,sağlıklı doğumlar nasip etsin demekten kendimi alamıyorum.

Yine çok uzun bir yazı olmuş..Ama bu biraz da bilinçli oldu diyebilirim. Evlendiğimden beri ilk kez bir devlet hastanesine gittim. Söz konusu hamilelikle ilgili bir şikayet olunca devlet hastanelerinde durumun nasıl olduğunu sizlerle de paylaşmak istedim.Dilerim Allah her gebeye dilediği gibi bir doğum hikayesi yaşatır ve bilinçli,şefkatli, merhametli hastane personelleri ile karşılaştırır..

13.06.2013

34.hafta..

Öyle böyle derken 8.ayımızı da bitirmek üzereyiz oğlumla..Her geçen gün onu içimde daha net hissediyor olmak,onunla konuştuğumda,karnımı okşadığımda beni anlarcasına hareket etmesi ve bu şekilde iletişim kurabiliyor olmak kesinlikle tarifi zor,muhteşem duygular..Artık oğlum kendini tamamlamak üzere..Kemikleri daha güçlü..Tekmeleri daha can alıcı..Yeri iyice dar geliyor olacak ki nasıl pozisyon alacağını şaşırdı bizimki..Çoğunlukla yan duruyor olmasına rağmen bir kaç gün önce baş aşağı durduğunu hissettim..Allah dedim,bizim oğlan yavaştan yavaştan doğum pozisyonu alıyor herhalde diye.. Ama neyse ki bu sadece 2 gün sürdü ve sonra yine yan döndü..Nasıl mı anlıyorum bunları acemi bir anne adayı olarak?? Valla herşey hıçkırdığını anlamamla başladı..İçimde garipten bir iç çekme, pıt pıt şeklinde bir his belirdi..Acaba bu hıçkırık dedikleri şey mi ki diye araştırıp,soruşturup,öğrendim deneyimli annelerden..zaten sonrası da çorap söküğü gibi geliyor..Bizim oğlan her yemek yememden  kısa bir süre sonra hıçkırmaya başlıyor..Ben de böylece kafasının nerede olduğunu anlayabiliyorum..tabii ki karnımın şeklinden,sertlikten,tekme yerlerinden de çıkarabiliyorum pozisyonunu..Ama açıkçası yan durması tercihim..diğer şekilde hem mesaneme yaptığı baskı,hem de kaburgalarıma uyguladığı aşırı şiddet beni benden alıyor..Özellikle dün kaburgalarımın kırıldığını,nefesimin kesildiğini sandım bir ara..neyse ki oğlum söz dinliyor da  "hadi bebeğim,yan dön,şeklini değiştir,annenin canı yanıyor vb." şekilde devam eden sohbetimizden sonra yer değiştirdi..
Dün demişken,bu ay ki muayenemiz dündü ve doktorumuz oğlumuzun iyi olduğunu söyledi çok şükür..Beyefendi baş aşağı,kıçı dönük durduğundan göremedik kendisini..Ama iyi olduğunu bilmek yeterli..
Bu arada kolestaz yüzünden erken doğum riskim hala devam etmekte..ve kötü haber..Eğer oğlum 37.haftadan erken gelmek isterse maalesef gittiğimiz hastanede yeni doğan ünitesi olmadığından doğum yapamayacağım..Bu durum çok ama çok canımı sıksa da Allah'tan ümit kesilmez,bu sadece bir ihtimal diyerek kendimi teselli etmeye çalışıyorum..
34.hafta biterken ayaklarımın şişkinlik konusunda en üst noktaya ulaşmış olması da ayrı bir olay..artık hakikaten vücudumun daha ne kadar büyüyüp değişebileceğini kestiremiyorum:D Büyüyen karnım yüzünden bir türlü uyuyamıyor, üstüne nefes darlığı çekerek her daldığımda en geç yarım saat içinde tekrar uyanıyor ve gün içinde de sürekli uyku halinde evde pinekliyorum.. Ahhh,o 2.trimester dedikleri 4.5.6. ayları çok ama çok özlüyorum..Ne güzel günlerdi..oğlum ilk kez hareket etmişti, daha hafiftim,uykum düzenliydi,daha aktif ve daha güzel hissediyordum kendimi..sanırım annelerimiz haklı..Çocuk büyüdükçe sıkıntısı da artıyor gibi..

Neyse bu kadar mız-mızlanmak yeter. Yine de oğlum için her şeye değer..Allah daha kötüsünden sakınsın,sağlıkla ve zamanında oğlumu kucağıma almamı nasip etsin..



21.05.2013

Tatlı Telaşlar..

Biraz da güzel şeylerden bahsetmek istedim bir önceki yazımın peşine..Aylar öncesinden bebeğimizin park yatak,araba gibi eksiklerini tamamlamış, halı ve perdesini almış, mobilyalarını da beğenmiş fakat henüz sipariş vermemiştik.Geçen Pazar,sevgili kocacım bu sıkıntılı hastane günlerinin arasında sevdiceğini en çok bunun mutlu edeceğini bildiğinden beraber gidip siparişi verdik..Üç hafta sonra mobilyalarımız geldiğinde odamızı tamamlayıp fotograflarını paylaşmayı hayal ediyorum..Bu oda işleri en heyecanlı ve eğlenceli yanı sanırım hamileliğin..Dürüst olmak gerekirse bebekten çok kendimiz için yapıyoruz gibi..her şey bizim zevkimize göre..Hiç bir zaman bir bebek gözüyle bakmadık..Eşya bakarken hep öyle cicili bicili şeyler istemiyoruz dedik..Sanki bebek odası değilmiş gibi..renkler hep sade,pastel olsun istedik..figürler bebeksi,çizgi film karakterli olmasın dedik..Şöyle bir bakınca kendi çocukluğumuzda sahip olamadığımız odayı yapmaya çalışıyormuşuz gibi..Açıkçası ben kalabalık bir ailede büyüdüğüm için çok uzun zaman kendime ait bir odam olamadı.Sanırım bunun acısını şimdi çıkartıyorum :D..Umarım anne ve babasının aşkla,hevesle,heyecanla yaptığı bu odayı oğlum da sever, için de huzurla,keyifle büyür..Çünkü ben hep o odaya bakarken bebeğimi içinde babasının kucağında sallanır koltukta uyurken, sonra banyo yaptırıp yağlarla masaj yaparken, ona masallar okurken hayal ediyorum..Yanlış anlaşılmasın,büyüyüp tıpış tıpış gezinip,benim itinayla düzenlediğim her şeyi dağıtıp, eli kalem tuttuğunda dolap duvar demeden her yeri çizerken de hayal ediyorum bebeğimi..Ama ister kırsın,ister çizsin, yeter ki yaşadığı alanda mutlu olsun bebeğim..Onu gülerken görmek her türlü kızgınlığı silecektir..Eminim..
Neyse, hala keçe olayına girememiş olmanın verdiği utançla istediğim bazı aksesuarları yapamadığımı belirtmek isterim.Yakınlarda keçe satan bir yer bulup başlasam neler yapacağım ama..
Bu arada deneyimli anneler çocuk odasının olmazsa olmazlarını,ya da gereksiz detaylarını benimle paylaşırlarsa çok mutlu olurum..



Gebelik kolestazı..

Allahım haftalardır hiç durmadan kaşınıyorum ve bu kaşıntı olayı gün geçtikçe can sıkıcı bir hal almaya devam ediyor.İlk kaşıntı başladığında bir gece vaktiydi ve tüm gece kaşınmaktan sabahı zor etmiştim.İlk önce bebeğin büyümesi,şişkinlik vs. yüzünden gerilen cildimin sebep olduğunu sanmıştım bu kaşıntıya..Sonra aklıma  ablamın hamileliği geldi.O da 3 yıl önce Yağmur'a hamile iken 7.aya girdikten sonra kaşınmaya başlamıştı.Peki ama sonra ne olmuştu??O gece nette biraz araştırdıktan sonra sabah olur olmaz ablamı arayıp sordum ve maalesef yanıt pek iç açıcı değildi. 3 ay boyunca doktorların onca test ve tahlil yapmalarına karşın kaşıntısının bir türlü geçmediğini,doktorun önerdiği losyonun da pek işe yaramadığını, taaki doğum yapana kadar kanatırcasına kaşındığını söyledi. İlginçtir o gün kaşıntım aniden kesildi.Bir an ablam gibi kaşınacağımı düşünmüşken kaşıntının yok olması beni çok rahatlatmıştı. Ancak İstanbul'da babaannemin cenazesinden sonra yine kaşınmaya başladım. Bu kaşıntı öyle sıradan bir kaşıntı değil,insanı çıldırtıyor.özellikle avuç içlerim,ayak tabanım ve sonra her yerim sanki altında karıncalar geziyormuş gibi kaşınıyor.soğuk duş,kolonya,losyon vb. hiç bir şey durduramıyor kendilerini..Ankara'ya geldiğimizde ilk muayenede doktoruma bu şikayetimden bahsettim ve O da daha önce de  karaciğer enzimlerimde bir yükseklik olduğunu hatırlayarak bir kan tahlili istedi.Neticede ASP,ALT,ALP(karaciğer,safra enzimleri) değerlerimin hepsi gerekenin çok üstünde çıktı. Derhal Ursofalk adında bir ilaca başladık.Bu ilaçla 4-5 gün içinde kaşıntımın geçebileceğini söyledi ve daha sık görüşmemiz gerektiğini de ekledi. Bu durumu erken teşhis ettiğimiz için şanslı olduğumuzu, ilaç ve yakın takiple önlem alabileceğimizi belirtti.İlaca başladıktan hemen sonra,yani ertesi gün sabahı kendimi hiç iyi hissetmiyordum.halsiz,iştahsız ve güçlü bir mide yanmasıyla yataktan çıkmadım uzun bir süre.Sonrasında tansiyonumun yükseldiğini fark edince kendime limonata yaptım ama yarım saate kalmadan kusmaya başladım.Akabinde acile gittik,serum taktılar ve doktor demeye bin şahit isteyen başka bir kadın doğumcu beni korkuttu..Neymiş; hemen bir kadın kadın doğum hastanesine gitmeliymişim,orada beni yatırırlarmış,bebeği de beni de yakından takip ederlermiş,çünkü değerlerim çok yüksekmiş,habire acile gelmek akıllıca değilmiş,falan da filan.Yaa doktor dediğin böyle  insanı korkutur mu? hele de hasta 7 buçuk aylık hamile ise..Kendi doktorumu aradım da moralimi düzeltip,eve gitmemi söyledi sağolsun. Lakin bu hafta da dahiliye uzmanına görünmem gerekti ve o da Gastroentolojiye sevk etti..İstedikleri benim hastane köşelerinde sürünmem galiba..tek yaptıkları moral bozup ordan oraya sevk etmek..İnat ettim, Kendi kadın doğumcumdan başkasına doğum yapana kadar gitmeyeceğim..O eğer ille de git derse o ayrı tabii..
Evet,itiraf ediyorum, çok korktum,hala daha bebeğim için endişeleniyorum..Ama bu kaşıntının beni hastanelerde  yatırmasına, bekleme salonlarında süründürmesine, denek gibi kullandırtmasına izin vermeyeceğem. Hele bir oğlumu sağlıkla kucağıma alayım sonra istedikleri gibi doalnırım hastane hastane..Neyse yarın  ilaca başlayalı 5 gün olmuş olacak..kaşıntılarım ilaca rağmen devam ediyor, ara sıra bulantı ve karın ağrısı,iştahsızlık da henüz gitmedi.Yarınki kan tahlillerim inşallah daha iyi çıkar da daha rahat nefes alabilirim..
Aşağıda Prof.Dr. Ümit Özekici'nin http://www.umitozekici.com.tr adlı kendi web sitesinden Gebelik Kolestazı ile ilgili yazısını paylaşıyorum.Konuyu merak edenlere yardımcı olur umarım.

Ve lütfen hamile iseniz,kaşınıyorsanız bunu hafife almayın ve mutlaka doktorunuza söyleyin..


Gebelik kolestazı

Kolestaz, gebeliğin son dönemlerinde ortaya çıkan, özellikle el ve ayaklarda dayanılmaz kaşıntıya neden olan bir hastalıktır. Kelime anlamına bakılacak olursa, karaciğerden, safra salgısının bloke olmasından kaynaklanır.
Yoğun kaşıntı hissi dışında, kolestaz anne açısından çok az probleme neden olurken bebek için tehlike arzeder ve genellikle mümkün olduğunca erken doğum önerilir.
Gebelik Kolestazı Belirtiler:
Yoğun kaşıntı. El ayası ve ayak tabanında hissedilir. Genelde son trimesterde başlar ve gebe açısından dayanılmaz boyutlara ulaşabilir.
Koyu renkli idrar.
Açık renkli dışkı.
Gözlerin ya da derinin sarı renkte olması.
Gebelik Kolestazı Nedenleri:
Gebelik kolesteazının nedeni aydınlatılabilmiş değildir, ancak bu durumun gebelik hormonlarınca tetiklendiği düşünülmektedir. Safra karaciğer tarafından üretilir ve safra kesesinde depolanır. Gebelik hormonlarının tekisi ile safra kesesinin fonksiyonlarında yavaşlama olabilir.
Risk faktörleri:
Gebelik kolestazının görülme oranı %1 ila %15 arasında değişmektedir. Bilinmeyen nedenlerle, en sık görüldüğü yerler ve zamanlar Şili ve İskandinav ülkelerinin soğuk aylarıdır.
Diğer belirlenen risk faktörleri:
Ailede ya da bir önceki gebelikte gebelik kolestazı öyküsünün varlığı.
Karaciğer hasarı olması.
İkiz gebelik.
Tüp bebek yötemi ile gebe kalmış olmak.
Komplikasyonlar:
Gebelik kolestazı geçici bir süreliğine yağda eriyen vitaminlerin emilimini önler. Ancak kalıcı bir karaciğer hasarı yapmaz. Neden olduğu kaşıntı da doğumu takiben birkaç gün içerisinde geçer.
Öte yandan, gebelik kolestazı bebekte preterm doğum ve mekonyumlu doğum gibi ciddi durumları tetikleyebilir. Mekonyumlu doğumdan kasıt, bebeğin henüz anne karnında iken dışkısını yapmasıdır. Bu materyalin bebek tarafından yutulması, yenidoğan döneminde bebekte ciddi sıkıntılar yaratır.
Testler ve Tanı:
Medikal geçmişiniz sorgulanır.
Tam bir fizik muayeneniz yapılır.
Bazı kan testleri ile karaciğerin durumu ve kanda dolaşan safra miktarı hakkında fikir edinilir.
Ultrason ile annede karaciğer anormallikleri taranır.
Tedavi:
Tedavinin iki amacı: Kaşıntıyı rahatlatmak ve komplikasyonları önlemektir.
Kaşıntının rahatlatılması amacıyla ursodeoksikolik asit kullanılır. Kaşıntı giderici, steroid içeren kremlerin kullanılması da yardımcı olur.
Komplikasyonlar açısındansa hasta düzenli kan testleri ile takip edilir. Bebeğin iyilik hali ultrason ve biyofizik profiline bakılarak değerlendirilir.

Tüm bu önlemler alındıktan sonra, doğum mümkün olan en kısa sürede planlanır.



7.05.2013

Metanet..(30.hafta)


Bugünlerde ben ve etrafımdakilerin en çok ihtiyacı olan şey..Metanet..Dayanma ve sabretme gücü..Çok şükür doğuma son 10 hafta kala bebeğimle ilgili sıkıntılı bir durum yok,ancak yakın çevremde ölüm ve hastalık haberleri oldukça sıklaştı bu sıralar..Yakın arkadaşlarımdan birinin annesinin beklenmedik bir zaman ve şekilde-trafik kazasında- hayatını yitirmesi,akabinde İstanbul'da babaannemin birden bire fenalaşıp 2 haftadır hastanelerde serum, diyaliz,oksijen vs. tüplerine bağlı yaşıyor olması..En kötüsü de ben hamile olduğum için canım arkadaşımın bu en zor günlerinde bedenen yanında olamıyorum. Ona sarılıp acısını,üzüntüsünü paylaşamıyorum..Eşim ve yakınlarımız cenaze evine gitmemin,o ortamda bulunmamın bebeğime zararı olabileceğinden endişelenip gitmemi istemiyorlar. Malum, doğal olarak herkesin içine en korundan ateş düşmüş vaziyette..Anneyi yitirmek ne kadar zordur tahmin bile edemiyorum..Rabbim geride kalanların her birine metanet,dayanma gücü versin diye dua etmekten başka da elimden bir şey gelmiyor.Öte yandan Ankara'da gurbette olduğumu, ve üzerine onca şiir,kitap,türkü yazılmış bu 'gurbet' olgusunun ölüm,hastalık gibi durumlarda insanı ne de çaresiz bıraktığını iyice anladım bu günlerde..elinde büyüdüğüm,duaları hiç bir zaman üzerimizden eksik olmayan, ailemin en büyük,en yaşlı çınarının apansızın amansız  hastalıklara yakalanıp,ümitsizce hastanelerde yattığını bilmek ve yanında olamamak..İşte bu imiş gurbet..Bir yandan babaannem için üzülüyor,bir yandan onun iyi olması için çabalayan,çırpınan ailem-özellikle de babam-için endişeleniyor, diğer yandan da hem babaanneme bir şey olmadan onu görmek,belki de son kez sarılıp öpmek istiyor hem de tüm bu üzüntü ve stresin bebeğime zarar vermemesi için dua ediyorum..Anlayacağınız günlerdir aklım,ruhum hep karışık,tedirgin ve hüzünlü..
Biliyorum ki ne gidenler geri gelecek ne de geride kalanlar tez zamanda iyileşebilecek..Ve gönülden inanıyorum ki Rabbim kuluna bir acı veriyorsa mutlaka dayanacak gücü ve sabrı da verecektir beraberinde..
Yarın inşallah İstanbul'a gideceğimiz için bir süre yazamayacağım bloga..Dilerim babaannemi sağken görme, sarılma imkanım olur..Dilerim beni hamile iken görebilir..Ve dilerim tüm bu üzüntülü ve stresli zamanları oğlumla sapasağlam atlatabiliriz..
Herkesin duasına ihtiyacımız var..Lütfen iyi dileklerinizi esirgemeyin..


27.04.2013

3.Trimester ; 7.Ay ve Beraberinde Getirdikleri

Son 3 aylık döneme girmiş bulunmaktayız artık.Heyecan giderek artıyor, endişe, sabırsızlık ve sevinç birbirine karışıyor bu aralar..Dün oğlumu görmeye,halini,sağlığını öğrenmeye doktorumuza gittik. Maşallah bizim oğlan keyfi yerinde,ye-iç-yat modundaydı. Doktorumuz herşey yolunda diyerek içimizi rahatlattı ve oğlumuzun gelişiminin bir hafta kadar önden gittiğini söyledi. Yani SAT(son adet tarihi)'a göre 27 haftası dolan oğlumuzun USG'ye göre 28. haftası doluyormuş.Bu da muhtemel doğum tarihimizi bir hafta kadar öne çekti. İlk etapta 26 Temmuzda görünen doğum 20 Temmuzda gerçekleşebilirmiş.Açıkçası doktorumuzun konuşmasından sezeryan kokusu aldım ama sorduğumda henüz doğum şeklini konuşmak için çok erken olduğunu söyleyince içim rahatladı. Gerçi ben illa normal doğum diyenlerden değilim.Maalesef o kadar cesur değilim.:(  Kesinlikle genel anestezi ile sezeryan da düşünmüyorum ama bebeğim doğduğunda uyanık,bilinci yerinde olmak, öte yandan acı çekmemek de istiyorum.Tüm bunlar da şimdilerde tüm arkadaşlarımın tercih etttiği ve sonrasında tavsiye ettiği epidural ya da spinal anestezili sezeryan yöntemlerini en cazip seçenek yapıyor. Elbette bu yöntemin de kendi içinde riskleri var, ancak çok nadir görülüyormuş ve genel anestezili sezeryana oranla daha güvenli imiş. Nihayetinde dışardan bir müdahale oluyor, belinizden bir enjeksiyonla bölgesel uyuşturuluyorsunuz. Bu noktada anestezi uzmanının ustalığı önem kazanıyor. Eğer şansınıza vücudunuz da ters bir tepki göstermezse sonuç; bilinciniz açık, acısız bir ameliyat ve bebeğiniz dünyaya gelirken ilk sesini ağlayışını duyma,onunla sıcağı sıcağına dokunup bakışma,yani o ilk anı yaşama şansı..Ahh şimdiden o anı yaşamak istedim..Oğlumun o güzel nurlu yüzünü görüp,sıcaklığını hissetmek,öpmek,koklamak istedim..Allahım tüm hamilelere o anı sağlıkla ve huzurla yaşamayı nasip etsin..

Fark etmeden konu yine nereden nereye gelmiş..Neyse, dünkü doktor kontrolümüze dönelim yine..Muayeneden önce doktoruma danışmak için son haftalarda yaşadığım şikayetleri ve soru işaretlerimi not almıştım; 1.Mide yanması  2.Balık yiyememe..

This girl is on fire...
Şu aralar Alicia Keys'in  "girl on fire" şarkısını bolca zikrediyorum. Çünkü gerçekten yanıyorum..Kardeşim o ne mide yanması öyle..Söndürmek için içtiğim suyun ve sütün haddi hesabı yok ama nafile..Şöyle bir sorunca google amcama soğuk sütü yudum yudum içmek dindiriyormuş diye öğrenip uyguladım,ama o anlık iş görüyor sadece, Gaviscon şurup,Renee çiğneme tableti de önerilenler arasındaydı ama ben ilk etapta ilaç almak istemediğimden düne kadar sütle idare etmiştim.Dün doktorumuz sütün aslında yanlış bir uygulama olduğunu,laktozun sonradan mideyi daha zor bir duruma soktuğunu söyleyip Gaviscon şurup verdi.Emir büyük yerden diyerek sevmesem de içiyorum artık. Bu arada illa doğal olsun diyorsan taze zencefil ve kavrulmuş fındık da iyi gelir dedi doktor bey:)


Omega-3



Ben hamilelik öncesi sıkı bir balık sever olmama rağmen hamilelikte balıktan haz etmez oldum.Malum son üç ay bebeğin beyin gelişiminin hızlandığı ve Omega-3 ün öneminin arttığı bir  dönem olduğundan doktoruma ne yapabilirim diye sormayı planlıyordum ki; kendisi önce davranıp ne sıklıkta balık,ceviz,ıspanak tükettiğimi sordu.Nihayetinde Omega-3 hapı yazdı ve dün itibariyle başladım.. Okuduklarıma göre Omega-3 vücudun kendi kendine üretemediği, dışardan, balık,ceviz ve koyu yeşil sebzeler vasıtası ile alınabilen bir doymamış yağ asiti. Hamilelik döneminde anne rahmindeki bebeğin beyin dokusu ve sinir sisteminin gelişebilmesi için yeterli miktarda alınması çok gerekli ve alındığı takdirde hamilelik,lahusalık ve sonrasında hem anneye hem bebeğe ciddi anlamda fayda sağlıyormuş. Hamilelik döneminde bolca Omega 3 yağ asiti tüketen annede preeklampsi ve erken doğum riskinin, lahusalık ve sonrasında depresyon ve unutkanlık ihtimalinin tüketmeyene göre çok daha az olduğu, yine annesi bu asiti tüketmiş olan bebeklerde bebeklik döneminde daha az uyku problemi çektikleri, ileriki dönemlerde hiperaktivite kaynaklı ilgi dağınıklığını, çocukluk alerjisine yakalanma ihtimalini ve kız çocuklarında meme kanseri riskini azalttığı araştırmalarla ortaya konmuş.(http://www.gebelik.org/dosyalar/omega3.html) Eğer siz de benim gibi balık tüketemiyorsanız doktorunuza bir danışın derim..

Yine çok uzun bir yazı olmuş.Ne yapayım,oğlum da büyüyüp okuduğunda her detayı bilsin istiyorum.. Sıkılmadan okuyanlara şimdiden teşekkürler..

18.04.2013

Hamilelik; güzellik ve gebe psikolojisi..

             Hamilelik gerçekten derin ve karmaşık bir süreç..Zaten kadının kendisi karmaşıkken üzerine hamilelik psikolojisi de eklenince işler iyice arap saçına dönebiliyor.Malum, ilk üç aylık dönem hem bedensel hem de ruhsal açıdan 40 haftalık sürecin belki de en güç kısmı.Kadın etinden, kanından, ruhundan,nefesinden yepyeni bir insan yaratırken kendini tamamlamanın yanı sıra bir nebze kendinden ödün de veriyor. Eee kolay mı bir yandan mide bulantısı, kusma,şişme,hareketlerin kısıtlanması gibi bünyesel farklılıklara adapte olmak ve öte yandan yıllarca sabit tutmaya çalıştığınız kilonuza her geçen gün fazlaları eklenirken aynaya bakmak,çıkan göbeğinize ve büyüyen poponuza alışamadan özenle beğenerek yaptığınız gardırobunuzdan  giyecek hiç bir şey bulamamak..Tüm bunlar bir kadın için hiç de kolay sindirilecek şeyler değil..Hele de hamilelikle katlanarak gelen o alınganlık ve çıt kırıldımlık..Biri karnın çıkmış,kilo almışsın dese alınıp,"gerçekten o kadar şiştim mi,acaba erken mi kilo aldım"gibi gereksiz triplere girmek ya da aksine biri karnın hiç çıkmamış ki senin dese yine anlamsız bir alınganlıkla "nasıl yaa,hamileyim ben,belli olmuyor mu" gibi saçma düşüncelerle uğraşmak, insanın kendinin bile tanımadığı ve katlanamadığı öteki yanını keşfetmesi gibi oluyor..Gel gör ki  tüm bu ikilemlere sebep olan unsur karnınızda büyüyen bir insan olunca, hele de bu insanın sizin hayatınıza tepeden inip en üst köşeye sonsuza kadar kurulacağını düşünüp heyecanlanınca, her türlü zorluk tatlı ve anlamlı oluveriyor birden..o zaman aynada genişleyen poponuzu değil, her geçen gün büyüyen evladınızı görüyorsunuz.Anında ifadeniz değişiyor,kocaman bir gülümsemeyle yüzünüz parlıyor..İşte bu da hamilelik güzelliği dedikleri şeyin ta kendisi..

           Şüphesiz ki bir kadın için güzellik çok şey demek..Hamile iken de kendimizi hep güzel hissetmek için öncelikle sağlıklı yiyecekler tüketip bol bol su içerek kendimizi ve bebeğimizi sağlıklı beslemek, günlük yürüyüşümüzü yapıp zinde kalmak, daha bir özenli giyinmek,saçımızı,makyajımızı ihmal etmemek,muhtemel çatlaklara ve cilt lekelerine karşı kozmetikten faydalanmak vs. biz hamileler için çok elzem unsurlar..

         
Bu yazımda internetten bulduğum ve bana ilham veren bazı kombinler ve kolay uygulanır saç modelleri paylaşmak istedim..belki sizi de ilham olurlar..


İşte benim çok beğendiğim kombinler..















Bunlar da uygulaması kolay saç modelleri..

6.04.2013

24+.. (25.hafta) Şeker yüklemesi :)

Bugün itibari ile 25. haftamızdan gün almış bulunuyoruz oğlumla. Çok şükür o da ben de gayet iyiyiz..Dün haftalardır beklediğim ve ürktüğüm o malum şeker testi vardı. Açıkçası korkulacak bir şey olmasa da, insan acaba olumsuz bir şey duyar mıyım endişesini yaşıyor her muayene günü. Çoğu sefer yersiz olduğunu bilsek bile anneliğe has bir evham durumu bu..Şeker yüklemesi hususunda beni endişelendiren de sonucun kötü olmasından ziyade -itiraf etmeliyim ki- o 50mg lık glikozlu suyu içme safhasıydı. Malumunuz tatlı şeyleri hamileliğimin başından beri pek haz etmiyorum. Ancak hiç de abartıldığı gibi katlanılmayacak bir içecek değilmiş kendileri..Altı üstü ufacık bir bardakta şerbet içiyorsunuz.Onu da eğer benim gibi tek seferde fondip yaparsanız hiçbir şey anlamıyorsunuz. Henüz testi yaptırmamışlara duyurulur; kimsenin olumsuz tecrübesine aldanıp gözünüzde büyütmeyin. Doktorum Selçuk Bey aç ve ya tok gitmem konusunda bir şey belirtmemişti bana Şeker testi için randevu verirken. Sonrasında etrafımdaki hali hazırda anne arkadaşlarımdan ve okuduğum bloglardan aç gidilmesi gerektiğini öğrenince unuttu herhalde doktorum diyerek aç gittim ben hastaneye. Keşke doktorumu arayıp öğrenseymişim; boşu boşuna aç gitmişim. Dr. Selçuk Bey gebelerin o kadar süre aç kalmasını uygun bulmuyormuş ki zaten aç olmak da çok gerekli değilmiş. Benim oğlan gece tepindiği halde kalkıp bir şeyler yiyemediğim için vicdanım sızladı vallahi..Neyse ki testimiz saatlerce beklemenin ve kan vermenin ardından çok iyi sonuçlandı ve bir test daha başarıyla tamamlandı.Bu arada önümüzdeki haftalarda oluşabilecek muhtemel kramplara ve ödeme karşı doktorumuz Magnezyum başlattı.Soğuk suya atılarak içildiğinde gazoz tadı veren bir ilaç,fena değil şimdilik..
Dünkü hastane programımızda sadece şeker yüklemesi yoktu,daha önce de bahsettiğim detaylı ultrasonun tekrarı vardı. Hatırlarsınız, 3 hafta önce detaylı ultrason çekilirken benim Rüzgar oğlum nazlanıp yüzünü göstermemişti ve doktorumuz bana kıyamayıp yeni bir randevu daha vermişti. Detaylı ultrason için sıramızı beklerken yediğim çikolatalara rağmen oğluşum uykusundan uyanmadı ve biz yine çok güzel kareler yakalayamadık. Kime çekti bilmem, çok nazlı olacak benim oğlum..Ama yine de onu görmek,profilden bile olsa yüzünü izlemek, ellerini yüzünün iki yanında tutmuş şekilde uyuduğunu görmek beni tarif edemeyeceğim kadar mutlu etti. Monitöre bakarken ağzım hep kulaklarımdaydı.Ağzı,burnu çok düzgün görünüyor dedi doktorumuz.Güzel yüz hatları varmış oğlumun maşallah. Rabbim sağlıklı olmasını nasip etsin her şeyden önce,sonra da çok ama çok yakışıklı olsun oğlum:) Kilosu ve gelişimi çok şükür oldukça iyi şu an ve bundan sonra daha da hızlı büyüyecekmiş oğlum.
Sabırlı ol ve zamanında, sağlıkla gel oğlum..
Hastane sonrasında oğlumun perde ve halı siparişini de verdik nihayet.Gerçi henüz mobilyalarını sipariş etmedik ama kafamızda belli zaten. Halısı da perdesi de Pierre Cardin'den. Bahsettiğim gibi, odasının teması antika arabalar olacak ve bu sebeple halı ve perde de antika araba figürüne sahip. Halı konusunda edindiğimiz bilgilere göre sadece Pierre Cardin'in anti-alerjik ve anti-bakteriyel olması konusunda Sağlık Bakanlığı onayı varmış. Şansımıza aradığımız temaya uygun halı ve perde modeli de olunca kararı bu markada
kıldık. Umarım 10 gün sonra uygun ölçülerde yapılıp getirildiğinde de satıcının vadettiği kadar memnun kalırız.

İşte Rüzgar'ın perde ve halı modelleri..


Hayırlı ve sağlıklı bir şekilde aramıza gel oğlum..Biz seni çok ama çok seviyoruz..

1.04.2013

Bebeğimizin odası nasıl olmalı??

Bu aralar en çok  kafa yorduğumuz konulardan biri  bebek odası.. Mobilyaları nasıl olmalı, standart bebek odası takımları mı almalı yoksa farklı farklı parçalar bir araya getirilerek mi yapılmalı?? Ebatları bebeği korkutmayacak türden ufak mı olmalı yoksa ileride de kullanabilmesi açısından büyükçe mi olmalı?? Park yatak varken yeni bir karyola hemen şart mı, dolap alıyorsak şifonyer gerekli mi, anne için emzirme koltuğu sallananlardan mı olmalı yoksa tekli bir koltuk iş görür mü?? Halı ve perde nasıl olmalı??Halı olmalı mı yoksa olmamalı mı?? Olmalı ise o cicili bicili bebek halılarından mı olmalı yoksa bebeğin ileride sıkılma olasılığı düşünülüp daha genç işi mi olmalı??Anti-alerjik halı mı almalı yoksa aslında anti-alerjik halı diye bir şey yok mu??? Perdesi stor-katlanabilir-zebra formunda mı olmalı yoksa uzun, fonlu bir perde mi?? Üzerinde bebeksi  figürler mi olmalı yoksa ileriyi düşünüp daha sade bir perde mi olmalı???? Belli bir teması olmalı mı odanın,olursa ne olmalı? Montessori,Waldorf  gibi eğitim akımlarının savunduğu tarza uygun mu döşenmeli oda yoksa bizim egomuzu mu tatmin etmeli?? Bu sorular daha uzadıkça uzuyor diyebilirim..Düşündükçe yeni bir soru,araştırıp okudukça yeni bir detay aklını çeliyor insanın..Yarabbim, en keyifli olacağını düşündüğüm bir mevzu ne kadar da zor ve teferruatlı çıktı böyle...
Sevgili sevgilimle uzun bir süredir her boş vaktimizi oğlumuzun odası ile alakalı bizzat yerinde araştırmalar yaparak geçiriyoruz.Gitmediğimiz perdeci,halıcı,mobilyacı kalmadı...Tamam,aklımıza yatan,olabilir dediğimiz parçalar oluşmaya başladı ama yine de "işte bu,hadi gidip alalım" diyemedik..

Hamileliğimin başından beri o kadar çok şey değişti ki aklımda bu çocuk odası ile ilgili...Boşuna dememişler çok bilen çok yorulur diye(böyle bir söz var mıydı yoksa ben mi şimdi uydurdum ???) Neyse, gelin bizim daha kesinleşmemiş ama kaba hatları oturmuş oda fikirlerimizi inceleyelim beraber..

Okuduğum uzman görüşleri, dinlediğim ve yine takip ettiğim,okuduğum forum ve bloglardaki anne tavsiyelerini göz önünde bulundurup kendi fikirlerimle harmanlayınca Montessori eğitim sistemi(bu konuyu da uzun uzun anlatmayı planlıyorum sonraki postlarımda) ile kendi geleneksel yapımızın karışımı bir mantıkla,ergonomik mobilyalarla, sade,göz yormayan,aksesuarlarla anlamlandırılmış işlevsel bir oda da karar kıldık.
Öncelikle ilk aylarda bizimle aynı odada yatabilmesi için park yatakta uzlaşıp,hemencecik edinmiştik..İyi ki de öyle yapmışız..Mobilyalar konusunda ise en başında büyüyebilen yatak fikri hoşuma gitmiyorken araştırdıkça mantığıma yatmaya başladı..Ama arada bir içimdeki seslerden biri:
"zaten park yatak aldın, millet 2-3 yaşına kadar yatırıyormuş bebeğini park yatakta,sen de bekle sonra tek kişilik yatak alırsın oğluna,ne masraf çıkarıyorsun??"diyiyor maalesef..
Ama hemen uzaklaştırıyor diğer ses bu fikri
" olur mu öyle şey,park yatak dediğin karyola değil ki,neticede naylon karışımlı kumaştan, hem bebeğin rahat edemez belki büyüdükçe..Zaten oda içinde şık da durmaz park yatak..Sen onu 3-4 ay yatak amaçlı,sonra oyun parkı olarak kullanmak için aldın,amacından uzaklaşma.." diyerek..

Eşim de, ben de standart bebek odası takımlarından hoşlanmıyoruz.Kimi anne adayına o cicili bicili,gemili,arabalı,ayıcıklı vs. ufacık mobilyalar güzel görünse de bizim dekorasyon anlayışımıza çoooook uzak..Tamam,belki çocuklar sevebilir öyle şeyleri ama büyüdükçe çabucak değişecektir onların da fikri ve siz en az 3-4 bin lirayı 2-3 yıl için harcamış olacaksınız -ki bu sürenin ilk 1 yılında bebek hiç bir şey anlamayacak..Bu sebeplerden ötürü standart,ufak bebek odası takımı seçeneği elenmiş oldu..

Gelelim büyüyebilen yatak mevzusuna..Bilindiği üzere bu tip yatakların baş ucunda 2 adet komodin bulunuyor ve bebek küçükken güvenli olması açısından asansörlü,çıkarılabilen korumalıkları mevcut. Bebeğiniz 2-3 yaşına geldiğinde sırayla komodinleri ve daha da büyüdüğünde yan korumalıklarını çıkartarak karyolaya dönüştürebiliyorsunuz. Açıkçası beşik hali çok çok göz zevkime hitap etmiyor ama ileriye dönük ergonomik yanı da cezbetmiyor diyemem.. Ben Ikea da satılan ufak karyolaları ya da ülkemizde de bazı mobilyacıların yaptığı bizimkinlerden farklı büyüyebilen yatakları çok seviyorum. Ama Ikea yataklar pek sağlam görünmediğinden, ve diğer bahsettiğim yataklarda çok pahalı olduğundan otomatik olarak elendiler..:( Bilindik tipteki  büyüyebilen yatakların da gidip yerinde inceleyince,sallanmayan, bebeksi figürler barındırmayan,saf  beyaz olanları hem benim,hem eşimin içine sindi gibi şimdilik..
 Şifonyer benim hep şart dediğim parçalardandı ama büyüyebilen beşik ve 3 kapaklı bir dolap düşündüğümüzde önemini yitirdi.Çünkü onu da alırsak bu sefer  oda oğlumuzun değil,mobilyaların olacak,oyun çağı geldiğinde oynayacak alan kalmayacak..
Böylece şimdilik büyükçe bir dolap,büyüyebilen yatak  "IN", küçük karyola,şifonyer "OUT".

Ekstra ve geçici  mobilya olarak, uykusuz geceler göz önünde bulundurulduğunda anne koltuğu şart görünüyor. Gittiğimiz mobilyacılardan birinde benim kadar Soner'in de hoşuna giden 2 model bulduk..Biri sallanan,diğeri sabit berjer tipli..Emzirme olayı bittiğinde,Rüzgar ayaklandığında odadan çıkarılmak üzere; anne koltuğu da olmalılar listesinde şimdilik..

Başlangıçta hafife aldığım parçalar; perde ve halı.. Son iki haftadır sadece bu iki parça için geziniyoruz Ankara AVM ve sokaklarında.. Ne zor işmiş karar vermek o kadar seçenek arasında..Neyse ki en başından Soner'le çizgi film karakteri, ya da sevimli hayvancıklar temalı ürünlerden uzak duracağımıza karar verdik..Temamız araba-hatta mümkünse klasik araba olacaktı. Hem oğlumuz büyüyüp ben sıkıldım,istemiyorum derse,bizim hobi-çalışma odamıza pek güzel transfer edebiliriz.Malum,arabalar kocamın en büyük hobisi..:)Neyse,gittiğimiz mağazalarda bebek odası için halı ya da bebek odası için perde bakıyoruz dediğimizde bir dünya seçenek koydular önümüze..Hepsi de tahmin edeceğiniz üzere Pepe,Caillou,Şimşek Mekkuin karakterleri ağırlıklı..Hal böyle iken, halı için markaların yeni çıkan  pop art serilerinde araba motifi bakmaya başladık..Pierre Cardin,Royal ve Padişah halı da istediğimiz temaya uygun halılar bulduk.Bebek odasında kullanılacağı için anti-alerjik olmasını,tüylü,saçaklı,shaggy olmamasını şart koştuğumuzda en çok içimize sinen Royal halı oldu. Ama hala içimde bir ses " evdeki halı da gayet iş görür, bebek ayaklanana kadar gerek yok halıya" demiyor değil..
Perde için de odamızın antika araba temasına uygun hareket edip,araştırınca markaların bu yıl çıkardığı desenli zebra stor koleksiyonları ile karşılaştık. Tam da istediğimiz antika arabalı motifi bulduk.Gerçi perdeciler de bin bir çeşit seçenek sundular önümüze,hatta biri istediğiniz resmi getirin stor perde yapalım dedi ve Soner'in hoşuna da gitti ama ben sadece stor perde olmasındansa zebra olmasını daha uygun buluyorum. Boydan boya tüller,kalın perdeler de kötü değil ama katlanır perde ya da zebra storlar daha kullanışlı gibi geldi bana..

Duvar kağıdı olayını ise kocamın ısrarı ve makul açıklaması sebebiyle devre dışı bıraktık. Onun yerine Ikea'nın duvar rafları ve çerçeveleri ile hareket vereceğiz oğlumuzun odasına..Zaten 1-2 yıl içinde yine Ikea'nın hastası olduğum çocuk oyun mobilyalarını almayı düşünüyorum..Sanırım en çok da bu sebepten oda da yer kalmasını istiyorum..

Bizim aklımızdaki oda şimdilik böyle.. İlerleyen zamanlarda odamızın olmuş halini de paylaşırım inşallah burada..

Bunlarda nette gezerken karşılaştığım ve esinlendiğim bazı detaylar..










30.03.2013

24.hafta :)

23.haftayı devirip,24 den gün aldığımız bugün itibariyle oğlumla hayatımız gayet mutlu mesut devam ediyor. Bir süredir onunla bir çeşit iletişim kurmaya da başladık. Nasıl mı? Bizim sıpa öyle herkesin anlattığı gibi kıpır kıpır yerinde durmayanlardan değil aslında,ama bebeğim işine geldiği durumlarda hemen bir tekme ile isteğini bildiriyor. Neler isteyebilir ki bir bebek anne karnında diyorsunuzdur şimdi..Vallahi bizim oğlan gecenin bir yarısında tekmesiyle annesini uyandırıp, aynı şu reklamlardaki gibi "annneee,....... "der misali acıktığını bildirebiliyor.Gecenin bir yarısı oğluşumun tekmesiyle midem kazınır vaziyette uyanıyorum bu aralar..Ya da sabah Soner işe giderken -7.30 civarı-  sanki babasının uyandığını hissetmiş gibi hareketleniyor, ben hafiften bir açlık hisseder gibi oluyorum o ara, "ama daha gece doyurdum seni oğlum,bana da acı,bir dünya kilo aldım"  diyerek tekmelerini duymazlıktan gelip dalıyorum uykuya..Sen misin beni oyalayan diyen Rüzgar oğlan    bir iki tekme daha atıp vicdanımın sızlatıyo ve apar topar mutfağa atıyorum kendimi..Çocuğumun bir suçu yok aslında, sanırım ben hala şu 2 saatte bir az da olsa bir şeyler yeme gerekliliğine alışamadım..
Bu açlık durumu dışında benim oğluşum gayet sakin mizaçlı,ya da daha gerçek yüzünü göstermedi :) Gerçek hareketlenmeler son 2 ayda oluyormuş etrafımdakilerin tecrübelerine göre..Şimdilerde gün içinde pek hissetmiyorum hareketlerini,ta ki  akşam uzanıp dinleninceye kadar.Çok ama çok ilginç,keyifli,duygusal ve çok çok özel bir duygu onun hareketlerini hissedebilmek..Seninle yorulup,seninle doyduğunu bilmek..Bu hem büyük bir sorumluluk yüklüyor, hem de tarifi zor duygular yaşatıyor insana...:)
Bu arada hamileliğin kötü yanlarından biri olan o kaçınılmaz el-ayak şişmeleri dün itibari ile resmen başladı..Ellerim bir haftadır sabah uyandığımda şişmiş oluyordu,alyansımı çıkarmak zorunda bıraktı bile şimdiden,ama ayaklarımda henüz şişkinlik yok derken dün giyip de gittiğim botlarımı,öğrencimin evinden çıkarken giyemedim. Sadece 1 saat içinde ayaklarım 1 numara büyümüştü.Yoğun çabalar sonunda giydiğim botlarımla eve kendimi zor attım. Şimdi tek isteğim hemen yaz gelmesi ve sandalet,terlik vs. giyebilmek..




P.S. Dün yakın zamanda doğum yapan yeni komşum bana dünya tatlısı kızı ile ziyarete geldi..Sanki evimize nur indi gibi hissettim..Allahım o ne güzel bir koku..Cennet kokusu diye boşuna demediklerini dün bir kez daha onayladım.Sağ olsun arkadaşım bana  Dr.Miriam Stoppard'ın Hamilelik Güncesi adlı kitabını da hediye getirmiş..Buradan kendisine tekrar teşekkür ediyorum:) Şimdiden bitirdim sayılır ve içerisindeki değerli bilgilerden ziyade annenin duygularını,hamileliği ile ilgili detayları yazabileceği bölümler olması beni en cezbeden yanı oldu diyebilirim. Kitap almak isteyen hamilelere tavsiye edilir:)



24.03.2013

Aşerme mevzusu..


Hamilelik denince akla gelen ilk şeylerden biri de aşerme durumudur.Bulantı,baş dönmesi,tiksinme gibi şikayetlerin yanı sıra gebeler olduk olmadık şeylere aşırı istek duyabiliyorlar. İnternetteki bilgilere göre bu durum genellikle ilk 3 aylık dönemde,hormonel değişikliklerin çok yoğun hissedilmesi üzere olurmuş.
Aşerme ile alakalı olarak toplumumuzda bir çok hurafe-ya da- inanç da mevcut tabii ki. Yok aşeren gebenin istediğini yememesi durumunda bebeği sakat doğarmış,yok  istediği şeyi gizlice alan gebe elini vücudunun neresine sürerse bebeğinin orasında leke olurmuş...falaaan filaan.. Ama gebelerin ilgi çekmek için de aşerdiği,eşlerine nazlandıkları gerçeği de unutulmamalı..

Peki nerden geldi şimdi bu konu aklıma? E ben de hamileyim ve bu aralar canım olmadık şeyleri çekiyor. Genellikle karadutlu dondurma,çilek,yeşil elma gibi masum ve makul şeyleri isteyen ben, bu aralar soğuk Miller, ama yanında çerez ve mümkünse deniz kenarı, salata yanında Roze ya da güzel bir fajita yanında Öküzgözü-Boğazkere ya da Kalecik Karası şarap..Ama olmaz..olamaz..Oğlumu korumak şimdi en asli görevim..Alkol asla olmaz..:( Şimdi siz benim alkolü çok sevdiğimi sanabilirsiniz, ancak ben güzel bir yemek,müzik ya da ortama eşlik etmesi şartıyla sadece şarap severim..Öyle üst üste kadehler,şişeler de değil; tek bir kadeh kafi gelir çoğu zaman..Dedim ya maksat muhabbet..Keyif almak yaşamdan..Ve olmazsa olmazım ; sevgilim,sevdiklerim..

Bugün de işte öyle günlerden biriydi...Sabah kahvaltı sonrası göle yürüyüşe gittik kocacımla..Hatta göldeki karabataklara,ördek ve kazlara evdeki bayat ekmekleri götürdüm..Çok sevindi hayvancıklar..:) Peşinden oğlumuzun odası için perde ve halı baktık Avm'de. Şimdiden gözümüze kestirdik aklımızdaki konsepte uygun perde ve halıyı. Ee gitmişken yeni sezon bebek kıyafetlerine bakmadan çıkamadık Avm'den ve iki küçük şirin T-shirt aldık oğlumuza:)
Eve geldiğimizde de işte o Aşerme olayı oldu bana..canım birden Quasedilla ve yanında Terra Roze şarap çekiverdi..Öğlenleri beyaz et yemeye odaklandığımdan hemen tavuklu quasedillayı yaptım,ama Roze yerine ayran eşliğinde:)
Şimdilik bu menü tam haliyle; balkonda,oğlum ve kocam yanımda,fonda meksika ezgileri şeklinde yaza ertelendi..Annelik bu olsa gerek..Sabır..Fedakarlık..:)

Seviyorum seni oğlum..Hem de her şeyden çok..



20.03.2013

Gebelikte Tetatoz-Difteri Aşısı..

Son  muayenemizde doktorumuz Selçuk bey şu aralar sağlık ocağından arayıp aşı yaptırmanızı isteyebilirler demişti. Tabii aşıdan hala ilk okul birinci sınıftaki gibi korkan ben kaşlarımı çatarak 'Ne aşısı? O da nerden çıktı?' diye tepki vermişim. İşte bu aşı tetanoz-difteri aşısı imiş ve sağlık ocakları kendilerine bağlı anne adaylarını arayıp randevu vererek bu aşıyı yapıyorlarmış. Bizim çok ilgili sağlık ocağı hemşiremizde telefondan bana ulaşamayınca bizzat kapıya kadar gelerek davet etti. Doktorum onay vermişti bu aşı olayına,şart değilmiş ama yaptırmamın da sakıncası yokmuş.Ben olayın ağrı kısmında olduğum için şu anda gebe olan ve yakın zamanda gebelik geçirmiş tüm tanıdıklarıma sordum yaptırıp yaptırmadıklarını. Tek ortak cevap da biraz kol ağrısı yaşayabilirsin demeleri oldu:(  Velhasıl kelam, şöyle bir internette de araştırdım ve nihayetinde  son 10 yıl içinde kızamık aşısı olmadığımdan bebeğim için aşı yaptırmaya razı ettim kendimi. Eee söz konusu oğlum olunca akan sular duruyor anında:)
Bugün de sevgili kocacımla beraber sağlık ocağı davetine iştirak ettik. Bizimle ilgilenen hemşiremiz Hatice hanım gerçekten de çok tatlı ve alakadar bir bayandı. Önce benden istediği üzere götürdüğüm hamilelik boyunca yapılan tüm test ve tahlilleri iyice inceledi.Beni şaşırtan, incelerken doktorun yapmadığı bir iki açıklama yapmasıydı (işte kan tahlillerinizde şu değer şöyle çıkmış ki bu şu demek,kan-demir hapı ihtiyacınız yok vs. gibi..).Sonra da kilo ölçümü,tansiyon ölçümü ve ardından bebeğimin kalp atışlarını dinledik.Yalnız Rüzgar bu sabah çok hareketliydi,sürekli yer değiştiriyordu..Hemşire kalp atışlarını bulmak için bayaa zorlandı.
 Hemşire hanım beslenme ile alakalı bilindik bilgiler verirken 20-24. haftalar arasında vücudun kilo stoklaması yaptığını, bu ara yediklerime dikkat edip, meyveyi de çok yememem gerektiğini belirtti. Açıkçası ben çikolata,abur cubur yerine sürekli meyve yediğim  için son zamanlarda hızlı kilo almış olabilirim.Bu fikir bana mantıklı geldi. :(

 Tatlı kontroller bittikten sonra sıra aşıya geldi. Beni yalnız bırakmak istemeyen kocacım da aşı olmak istedi.Kendisine olan sevgim o an kat be kat arttı :) Şu anda ikimiz de sol kolumuzu kaldıramıyoruz.Bir sonraki aşı önümüzdeki ay..:(

Bu arada sürekli okuduğum http://www.jinekolojivegebelik.com adlı web sitesinden alıntı yaparak aşığıda söz konusu aşı ile ilgili detayları paylaşıyorum. Beni ikna etti,belki sizi de eder:)
 GEBELERE TETANOZ - DİFTERİ (Td) AŞISI UYGULANMASI
Hamilelikte yapılabilecek aşılardan birisi de tetanoz aşısıdır. Kızamık, kabakulak, kızamıkçık, su çiçeği aşısı gibi canlı aşıların gebelikte yapılması sakıncalıdır fakat tetanoz aşısı canlı mikroorganizma içermediğinden dolayı gebelikte güvenle yapılabilecek bir aşıdır. Difteri tetanoz aşısı inaktif tetanoz ve difteri toksinlerinden pürifiye edilerek hazırlanmış bir toksoid aşıdır. Daha önce tetanoz aşısı hiç yapılmamış veya aşı yapılmasının üzerinden 10 yıldan fazla süre geçmiş olan gebelere tetanoz aşısı yapılması önerilir.
Tetanoz aşısı yapılan anne adayında oluşan antikorlar bebeğe de geçer ve bebeği yenidoğan döneminde oluşabilecek tetanoz hastalığına karşı koruma sağlar. Hamilelikte yapılmasının nedeni bebeği yenidoğan tetanozundan korumaktır. Bebeğin doğum sırasında kordonunun (özellikle evde doğumlarda) steril olmayan bir aletle, bıçakla v.b kesilmesi sonucu bebekte tetanoz gelişebilir. Yenidoğan döneminde bebekte gelişebilecek tetanoz yüksek oranda ölümcül olabilmektedir, bunun önlenmesi açısından bu aşı çok önemlidir.Doğumdan sonra bebeğe DTB (difteri, tetanoz, boğmaca) aşısı şeklinde üçlü aşı yapılır ve tetanoza karşı bağışıklık sağlanmış olur. Daha sonra tetanoz aşısının 10 yılda bir rapeli yapılmalıdır aksi taktirde bağışıklanma etkisiz olabilir.

Tetanoz aşısı gebelikte ne zaman ve kaç kere yapılır?
Tetanoz aşısı gebelikte her dönemde yapılabilir fakat sıklıkla 3. ayın bitiminden sonra yapılması tercih edilir.
Eğer daha önce tetanoz aşıları tam olarak yapılmışsa ve son aşılamanın üzerinden 10 yıldan az süre geçmişse gebelik sırasında yapılması gerekmez.
Daha önce aşılamalar tam yapılmamışsa veya son aşının üzerinden 10 yıldan fazla süre geçmişse gebelikte (genellikle 5. ve 6. aylarda) 1 ay arayla toplam iki kere aşı yapılır. İkinci aşıdan 6 ay sonra bir doz daha aşı anneye yapılır. Bazı uygulamalarda bu aşıdan 1 yıl sonra bir doz daha, ve 1 yıl sonra bir doz daha yapılarak toplam 5 doza tamamlanmaktadır.

Hamilelik sırasında kirli bir metal ile kesilme veya batma gibi tetanoz açısından riskli bir durumla karşı karşıya kalınması durumunda aşı ile beraber tetanoz immunglobulin de yapılabilir.
Hiç aşılanmamış gebelerin en az iki doz Td aşısı almaları sağlanmalıdır. İkinci doz doğumdan en az iki hafta önce tamamlanmalıdır. Yeterli süre sağlanamadıysa tek doz Td almış gebenin ve bebeğinin tetanoz hastalığı açısından risk altında olduğu dikkate alınmalıdır. Temiz doğum şartlarının sağlanması ve bebeğin göbek bakımının doğru yapılması daha da önem kazanmaktadır. 

16.03.2013

Uyuyan yakışıklı.. 21+3

Dünkü yazımda da bahsettiğim o beklenen buluşma gerçekleşti.Oğlum,ben ve babası doktorumuz eşliğinde detaylı ultrasonla buluştuk.Öncelikle doktorumuz rutin ölçümlerini yaptı bebeğimizin ve sonra da bize teker teker gösterdi oğlumuzun el ayak parmaklarını,midesini,kalbini vs. organlarını.Çok şükür her şeyimiz tastamam. Kilosu ve boyu haftasıyla orantılı. Hatta doktorumuz ayakları için 'hiç erkek ayağı gibi taraklı değil,uzun ince maşallah' dedi. :D Ama gel gelelim oğlumuz bize yüzünü göstermedi.Kısa bir anlığına babası ve doktor yan profilden gördüler ama ben görmek için doğrulmaya çalıştığımda doktorumuz izin vermediğinden göremedim. :( muayene boyunca Rüzgar bey hep uyuduğundan, ve uyurken annesi gibi elleri ile yüzünü kapattığından, güzel bir kare yakalayamadı doktorumuz. Benim üzüldüğümü fark etmiş olacak ki; ' 3 hafta sonra bana 5-10 dk.lığına uğrayın, tekrar bakıp resim ve video çekimi vereyim size' dedi:)
Siz yeter ki gel diyin doktor bey, ben her gün koşa koşa gelirim oğlumu görmeye... :)
Ben de artık 5 Nisan için gün saymaya başladım..


Bu arada bebeklerin 21. haftadan itibaren artık dış sesleri algıladığını söylüyor okuduğum yazılar.Bu haftadan itibaren annenin müzik dinlemesini-dinletmesini ve bebeğiyle daha sık konuşmasını öneriyorlar.E tabii ben de uygulamalara tam gaz başladım.Aslında en başından beri bebeğimle konuşuyorum,zaten sıkı bir müzik sever olduğumdan her daim beraberce dinliyoruz.Bunlara ilaveten verdiğim derslerde sadece İngilizce konuştuğumdan da bebeğimin İngilizceye de aşina olmaya başladığını umuyorum.

15.03.2013

21+2 Detaylı ultrason..

Çook heyecanlıyım..Günlerdir burnumda tüten,içimde yeşeren, hissedemediğim zaman  aklımı,yüreğimi başımdan alan, her kıpırtısıyla ağzımı kulaklarıma vardıran, deli gibi konuştuğum, kendisine şarkılar söylediğim, onun için yiyip, onun için yürüdüğüm; yani kısacası hayatıma tepeden inip en merkezine kurulan sevgilimle,bebeğimle buluşacağım bugün.. Aslına bakarsanız geçen hafta aramızdaki özlem,aşk yine fazlasıyla depreşmişti.. Nasıl olduysa o gün tansiyonum yükseldi aniden (malum sebebi bilinmeyen ve aniden kendini gösteren bi tansiyon durumum var son bir iki yıldır) ve fırsat bu fırsat hemen doktorumuzla randevulaşıp tansiyon bahanesiyle oğlumla da görüşmüştük.Ne yalan söyleyeyim,tansiyonumun ani yükselişi ilk kez beni mutlu etmişti:) Baş ağrısıymış,göz kararmasıymış hepsi önemsiz kalıyor o monitörde kalp atışlarını duyup,hareketlerini görünce:)
Bir de bizim oğlan her ultrason muayenesinde bana dönüp bakmaz mı..İşte bittiğim an o an oluyor..Seviyorum seni oğlum,sevgilim..
Bugünkü randevumuz detaylı ultrason için. Oğluşumuzun tüm organlarını inceleyecek doktor amcası, hem ilk kez renkli olacak naklen bağlantımız ve ilk renkli fotoğrafını çektirecek oğlum:) Şöyle güzel bir kare yakalayabilirse doktorumuz burada da paylaşırım inşallah: )

6.03.2013

20th week s over..20+1 :D

Bebeğim ve ben her geçen gün biraz daha büyüyoruz..beraber yiyip,beraber içip, beraber kilo alıyoruz.. İşte bu son olay,yani kilo alma olayı bebeğim için mutluluk verici olsa da -benim kilo almam- benim için pek mutluluk verici olmuyor..En azından sabah uyanıp aynada kendimi gördüğümde::( Açıkçası ilk aylarda kafama taktığım kadar çok umursamıyorum kilo almayı..Çok şükür yemek yiyebiliyorum diye sevinip daha iştahlı yiyorum desem yeridir ama nedir bu kilo olayının makul olanı ve nasıl başarılır??
Hamilelik boyunca 8-12 kilo,bazı kaynaklarda 12-15 kilo arasında kilo artışının normal olduğu söyleniyor.Bunu başarmak için de hamileliğin en başından beri kilo kontrolünü iyi yapmak gerekli.Sadece yararlı ve gerekli besinleri tüketip,belirli ölçüde spor yaparak ve bol bol su içerek başarılabilir kanımca..Ama ilk trimestırda  hiç bir yediğinden zevk almayan,en sevdiğim yiyeceklerden tiksinen ben şu balayı vari günlerimi nasıl doyasıya yemeden geçirebilirim??? Evet kilo aldım,daha 5 ayda 6 kilo aldım,popom büyüdü,göbeeem büyüdü...Tamam, kıyafetlerim artık olmuyor..Dolabımda o sevdiğim giysilerim en kıyı köşe yerleri bulurken,yeni hamile pantolonlarım ve bol giysilerim üst raflara taşındı..Ama bu öyle demode ,bosbol giyineceğim anlamına gelmiyor.. Artık yeni nesil mağazalar artık kadınların bu önemli zamanlarını da düşünüp hamile kreasyonları da yapıyorlar ve bir çoğu da öyle tipsiz,anne işi şeyler değil..
Her neyse, ben de bu ne giyeceğimi şaşırdığım dönemlerde merak ettim ve şu hamile ünlülerin neler giydiğini,nasıl stillerini koruduklarını google ladım:D Bakalım kim ne giymiş hamişken:D




Buffy The Vampire Slayer adlı diziyle tanıdığım ve sevdiğim ünlü Hollywood yıldızı Sarah Michelle Gellar hamileyken de spor ve şık giyimi ile biz hamilelere ilham verebilir bence:D



Oyunculuğu kadar kalabalık ailesi ve hamilelikleriyle de tanınan Angelina Jolie'yi  atlamak olmaz dedim ve gördüm ki kendisi de gündüz ve gece giysileri ile yine şık olan hamilelerden...


Hamileliğinde güzelliğinden ve şıklığından ödün vermeyen bir ünlü de Viktoria Secret'ın meşhur meleklerinden Alessandra Ambrosio.

Eee peki türk ünlüler ne hale gelmiş hamileyken dedim ve bunlar da türk ünlülerin hamilelik halleri..



 Çağla Şikel ve Ebru Şallı bilibdiği üzere üst üste 2 çocuk doğurmalarına karşın çok kısa bir sürede eski incecik hallerine dönebilen meşhur ünlüler.(Aslında biz 'normal' bayanlarda gıcıklık yaratan,"uzaylı bunlar yaa,katiyen normal olamazlar " dedirten cinsten kadınlar..)


 Tuba Büyüküstün ve Gülben Ergen ikiz hamileliği geçiren ünlülerden ve daha normal,daha bizden görünenlerden :D

Açıkçası hamileyken kilo alıp sonra eski formuna çabucak kavuşmak artık sadece ünlülere has bişi değil..Demek istediğim, etrafımdaki bir çok arkadaşım(örneğin alt fotoda yanımda ki arkadaşım Nur) hamileliği boyunca 15-16 kilo alıp sonrasında azmederek ve spor yaparak eskisinden daha iyi görünmeyi başardı.. E benim neyim eksik değil mi???:D


İşte bu da benim hamilelik halim.. Cancaazım,Nur'la beraber..