27.04.2013

3.Trimester ; 7.Ay ve Beraberinde Getirdikleri

Son 3 aylık döneme girmiş bulunmaktayız artık.Heyecan giderek artıyor, endişe, sabırsızlık ve sevinç birbirine karışıyor bu aralar..Dün oğlumu görmeye,halini,sağlığını öğrenmeye doktorumuza gittik. Maşallah bizim oğlan keyfi yerinde,ye-iç-yat modundaydı. Doktorumuz herşey yolunda diyerek içimizi rahatlattı ve oğlumuzun gelişiminin bir hafta kadar önden gittiğini söyledi. Yani SAT(son adet tarihi)'a göre 27 haftası dolan oğlumuzun USG'ye göre 28. haftası doluyormuş.Bu da muhtemel doğum tarihimizi bir hafta kadar öne çekti. İlk etapta 26 Temmuzda görünen doğum 20 Temmuzda gerçekleşebilirmiş.Açıkçası doktorumuzun konuşmasından sezeryan kokusu aldım ama sorduğumda henüz doğum şeklini konuşmak için çok erken olduğunu söyleyince içim rahatladı. Gerçi ben illa normal doğum diyenlerden değilim.Maalesef o kadar cesur değilim.:(  Kesinlikle genel anestezi ile sezeryan da düşünmüyorum ama bebeğim doğduğunda uyanık,bilinci yerinde olmak, öte yandan acı çekmemek de istiyorum.Tüm bunlar da şimdilerde tüm arkadaşlarımın tercih etttiği ve sonrasında tavsiye ettiği epidural ya da spinal anestezili sezeryan yöntemlerini en cazip seçenek yapıyor. Elbette bu yöntemin de kendi içinde riskleri var, ancak çok nadir görülüyormuş ve genel anestezili sezeryana oranla daha güvenli imiş. Nihayetinde dışardan bir müdahale oluyor, belinizden bir enjeksiyonla bölgesel uyuşturuluyorsunuz. Bu noktada anestezi uzmanının ustalığı önem kazanıyor. Eğer şansınıza vücudunuz da ters bir tepki göstermezse sonuç; bilinciniz açık, acısız bir ameliyat ve bebeğiniz dünyaya gelirken ilk sesini ağlayışını duyma,onunla sıcağı sıcağına dokunup bakışma,yani o ilk anı yaşama şansı..Ahh şimdiden o anı yaşamak istedim..Oğlumun o güzel nurlu yüzünü görüp,sıcaklığını hissetmek,öpmek,koklamak istedim..Allahım tüm hamilelere o anı sağlıkla ve huzurla yaşamayı nasip etsin..

Fark etmeden konu yine nereden nereye gelmiş..Neyse, dünkü doktor kontrolümüze dönelim yine..Muayeneden önce doktoruma danışmak için son haftalarda yaşadığım şikayetleri ve soru işaretlerimi not almıştım; 1.Mide yanması  2.Balık yiyememe..

This girl is on fire...
Şu aralar Alicia Keys'in  "girl on fire" şarkısını bolca zikrediyorum. Çünkü gerçekten yanıyorum..Kardeşim o ne mide yanması öyle..Söndürmek için içtiğim suyun ve sütün haddi hesabı yok ama nafile..Şöyle bir sorunca google amcama soğuk sütü yudum yudum içmek dindiriyormuş diye öğrenip uyguladım,ama o anlık iş görüyor sadece, Gaviscon şurup,Renee çiğneme tableti de önerilenler arasındaydı ama ben ilk etapta ilaç almak istemediğimden düne kadar sütle idare etmiştim.Dün doktorumuz sütün aslında yanlış bir uygulama olduğunu,laktozun sonradan mideyi daha zor bir duruma soktuğunu söyleyip Gaviscon şurup verdi.Emir büyük yerden diyerek sevmesem de içiyorum artık. Bu arada illa doğal olsun diyorsan taze zencefil ve kavrulmuş fındık da iyi gelir dedi doktor bey:)


Omega-3



Ben hamilelik öncesi sıkı bir balık sever olmama rağmen hamilelikte balıktan haz etmez oldum.Malum son üç ay bebeğin beyin gelişiminin hızlandığı ve Omega-3 ün öneminin arttığı bir  dönem olduğundan doktoruma ne yapabilirim diye sormayı planlıyordum ki; kendisi önce davranıp ne sıklıkta balık,ceviz,ıspanak tükettiğimi sordu.Nihayetinde Omega-3 hapı yazdı ve dün itibariyle başladım.. Okuduklarıma göre Omega-3 vücudun kendi kendine üretemediği, dışardan, balık,ceviz ve koyu yeşil sebzeler vasıtası ile alınabilen bir doymamış yağ asiti. Hamilelik döneminde anne rahmindeki bebeğin beyin dokusu ve sinir sisteminin gelişebilmesi için yeterli miktarda alınması çok gerekli ve alındığı takdirde hamilelik,lahusalık ve sonrasında hem anneye hem bebeğe ciddi anlamda fayda sağlıyormuş. Hamilelik döneminde bolca Omega 3 yağ asiti tüketen annede preeklampsi ve erken doğum riskinin, lahusalık ve sonrasında depresyon ve unutkanlık ihtimalinin tüketmeyene göre çok daha az olduğu, yine annesi bu asiti tüketmiş olan bebeklerde bebeklik döneminde daha az uyku problemi çektikleri, ileriki dönemlerde hiperaktivite kaynaklı ilgi dağınıklığını, çocukluk alerjisine yakalanma ihtimalini ve kız çocuklarında meme kanseri riskini azalttığı araştırmalarla ortaya konmuş.(http://www.gebelik.org/dosyalar/omega3.html) Eğer siz de benim gibi balık tüketemiyorsanız doktorunuza bir danışın derim..

Yine çok uzun bir yazı olmuş.Ne yapayım,oğlum da büyüyüp okuduğunda her detayı bilsin istiyorum.. Sıkılmadan okuyanlara şimdiden teşekkürler..

18.04.2013

Hamilelik; güzellik ve gebe psikolojisi..

             Hamilelik gerçekten derin ve karmaşık bir süreç..Zaten kadının kendisi karmaşıkken üzerine hamilelik psikolojisi de eklenince işler iyice arap saçına dönebiliyor.Malum, ilk üç aylık dönem hem bedensel hem de ruhsal açıdan 40 haftalık sürecin belki de en güç kısmı.Kadın etinden, kanından, ruhundan,nefesinden yepyeni bir insan yaratırken kendini tamamlamanın yanı sıra bir nebze kendinden ödün de veriyor. Eee kolay mı bir yandan mide bulantısı, kusma,şişme,hareketlerin kısıtlanması gibi bünyesel farklılıklara adapte olmak ve öte yandan yıllarca sabit tutmaya çalıştığınız kilonuza her geçen gün fazlaları eklenirken aynaya bakmak,çıkan göbeğinize ve büyüyen poponuza alışamadan özenle beğenerek yaptığınız gardırobunuzdan  giyecek hiç bir şey bulamamak..Tüm bunlar bir kadın için hiç de kolay sindirilecek şeyler değil..Hele de hamilelikle katlanarak gelen o alınganlık ve çıt kırıldımlık..Biri karnın çıkmış,kilo almışsın dese alınıp,"gerçekten o kadar şiştim mi,acaba erken mi kilo aldım"gibi gereksiz triplere girmek ya da aksine biri karnın hiç çıkmamış ki senin dese yine anlamsız bir alınganlıkla "nasıl yaa,hamileyim ben,belli olmuyor mu" gibi saçma düşüncelerle uğraşmak, insanın kendinin bile tanımadığı ve katlanamadığı öteki yanını keşfetmesi gibi oluyor..Gel gör ki  tüm bu ikilemlere sebep olan unsur karnınızda büyüyen bir insan olunca, hele de bu insanın sizin hayatınıza tepeden inip en üst köşeye sonsuza kadar kurulacağını düşünüp heyecanlanınca, her türlü zorluk tatlı ve anlamlı oluveriyor birden..o zaman aynada genişleyen poponuzu değil, her geçen gün büyüyen evladınızı görüyorsunuz.Anında ifadeniz değişiyor,kocaman bir gülümsemeyle yüzünüz parlıyor..İşte bu da hamilelik güzelliği dedikleri şeyin ta kendisi..

           Şüphesiz ki bir kadın için güzellik çok şey demek..Hamile iken de kendimizi hep güzel hissetmek için öncelikle sağlıklı yiyecekler tüketip bol bol su içerek kendimizi ve bebeğimizi sağlıklı beslemek, günlük yürüyüşümüzü yapıp zinde kalmak, daha bir özenli giyinmek,saçımızı,makyajımızı ihmal etmemek,muhtemel çatlaklara ve cilt lekelerine karşı kozmetikten faydalanmak vs. biz hamileler için çok elzem unsurlar..

         
Bu yazımda internetten bulduğum ve bana ilham veren bazı kombinler ve kolay uygulanır saç modelleri paylaşmak istedim..belki sizi de ilham olurlar..


İşte benim çok beğendiğim kombinler..















Bunlar da uygulaması kolay saç modelleri..

6.04.2013

24+.. (25.hafta) Şeker yüklemesi :)

Bugün itibari ile 25. haftamızdan gün almış bulunuyoruz oğlumla. Çok şükür o da ben de gayet iyiyiz..Dün haftalardır beklediğim ve ürktüğüm o malum şeker testi vardı. Açıkçası korkulacak bir şey olmasa da, insan acaba olumsuz bir şey duyar mıyım endişesini yaşıyor her muayene günü. Çoğu sefer yersiz olduğunu bilsek bile anneliğe has bir evham durumu bu..Şeker yüklemesi hususunda beni endişelendiren de sonucun kötü olmasından ziyade -itiraf etmeliyim ki- o 50mg lık glikozlu suyu içme safhasıydı. Malumunuz tatlı şeyleri hamileliğimin başından beri pek haz etmiyorum. Ancak hiç de abartıldığı gibi katlanılmayacak bir içecek değilmiş kendileri..Altı üstü ufacık bir bardakta şerbet içiyorsunuz.Onu da eğer benim gibi tek seferde fondip yaparsanız hiçbir şey anlamıyorsunuz. Henüz testi yaptırmamışlara duyurulur; kimsenin olumsuz tecrübesine aldanıp gözünüzde büyütmeyin. Doktorum Selçuk Bey aç ve ya tok gitmem konusunda bir şey belirtmemişti bana Şeker testi için randevu verirken. Sonrasında etrafımdaki hali hazırda anne arkadaşlarımdan ve okuduğum bloglardan aç gidilmesi gerektiğini öğrenince unuttu herhalde doktorum diyerek aç gittim ben hastaneye. Keşke doktorumu arayıp öğrenseymişim; boşu boşuna aç gitmişim. Dr. Selçuk Bey gebelerin o kadar süre aç kalmasını uygun bulmuyormuş ki zaten aç olmak da çok gerekli değilmiş. Benim oğlan gece tepindiği halde kalkıp bir şeyler yiyemediğim için vicdanım sızladı vallahi..Neyse ki testimiz saatlerce beklemenin ve kan vermenin ardından çok iyi sonuçlandı ve bir test daha başarıyla tamamlandı.Bu arada önümüzdeki haftalarda oluşabilecek muhtemel kramplara ve ödeme karşı doktorumuz Magnezyum başlattı.Soğuk suya atılarak içildiğinde gazoz tadı veren bir ilaç,fena değil şimdilik..
Dünkü hastane programımızda sadece şeker yüklemesi yoktu,daha önce de bahsettiğim detaylı ultrasonun tekrarı vardı. Hatırlarsınız, 3 hafta önce detaylı ultrason çekilirken benim Rüzgar oğlum nazlanıp yüzünü göstermemişti ve doktorumuz bana kıyamayıp yeni bir randevu daha vermişti. Detaylı ultrason için sıramızı beklerken yediğim çikolatalara rağmen oğluşum uykusundan uyanmadı ve biz yine çok güzel kareler yakalayamadık. Kime çekti bilmem, çok nazlı olacak benim oğlum..Ama yine de onu görmek,profilden bile olsa yüzünü izlemek, ellerini yüzünün iki yanında tutmuş şekilde uyuduğunu görmek beni tarif edemeyeceğim kadar mutlu etti. Monitöre bakarken ağzım hep kulaklarımdaydı.Ağzı,burnu çok düzgün görünüyor dedi doktorumuz.Güzel yüz hatları varmış oğlumun maşallah. Rabbim sağlıklı olmasını nasip etsin her şeyden önce,sonra da çok ama çok yakışıklı olsun oğlum:) Kilosu ve gelişimi çok şükür oldukça iyi şu an ve bundan sonra daha da hızlı büyüyecekmiş oğlum.
Sabırlı ol ve zamanında, sağlıkla gel oğlum..
Hastane sonrasında oğlumun perde ve halı siparişini de verdik nihayet.Gerçi henüz mobilyalarını sipariş etmedik ama kafamızda belli zaten. Halısı da perdesi de Pierre Cardin'den. Bahsettiğim gibi, odasının teması antika arabalar olacak ve bu sebeple halı ve perde de antika araba figürüne sahip. Halı konusunda edindiğimiz bilgilere göre sadece Pierre Cardin'in anti-alerjik ve anti-bakteriyel olması konusunda Sağlık Bakanlığı onayı varmış. Şansımıza aradığımız temaya uygun halı ve perde modeli de olunca kararı bu markada
kıldık. Umarım 10 gün sonra uygun ölçülerde yapılıp getirildiğinde de satıcının vadettiği kadar memnun kalırız.

İşte Rüzgar'ın perde ve halı modelleri..


Hayırlı ve sağlıklı bir şekilde aramıza gel oğlum..Biz seni çok ama çok seviyoruz..

1.04.2013

Bebeğimizin odası nasıl olmalı??

Bu aralar en çok  kafa yorduğumuz konulardan biri  bebek odası.. Mobilyaları nasıl olmalı, standart bebek odası takımları mı almalı yoksa farklı farklı parçalar bir araya getirilerek mi yapılmalı?? Ebatları bebeği korkutmayacak türden ufak mı olmalı yoksa ileride de kullanabilmesi açısından büyükçe mi olmalı?? Park yatak varken yeni bir karyola hemen şart mı, dolap alıyorsak şifonyer gerekli mi, anne için emzirme koltuğu sallananlardan mı olmalı yoksa tekli bir koltuk iş görür mü?? Halı ve perde nasıl olmalı??Halı olmalı mı yoksa olmamalı mı?? Olmalı ise o cicili bicili bebek halılarından mı olmalı yoksa bebeğin ileride sıkılma olasılığı düşünülüp daha genç işi mi olmalı??Anti-alerjik halı mı almalı yoksa aslında anti-alerjik halı diye bir şey yok mu??? Perdesi stor-katlanabilir-zebra formunda mı olmalı yoksa uzun, fonlu bir perde mi?? Üzerinde bebeksi  figürler mi olmalı yoksa ileriyi düşünüp daha sade bir perde mi olmalı???? Belli bir teması olmalı mı odanın,olursa ne olmalı? Montessori,Waldorf  gibi eğitim akımlarının savunduğu tarza uygun mu döşenmeli oda yoksa bizim egomuzu mu tatmin etmeli?? Bu sorular daha uzadıkça uzuyor diyebilirim..Düşündükçe yeni bir soru,araştırıp okudukça yeni bir detay aklını çeliyor insanın..Yarabbim, en keyifli olacağını düşündüğüm bir mevzu ne kadar da zor ve teferruatlı çıktı böyle...
Sevgili sevgilimle uzun bir süredir her boş vaktimizi oğlumuzun odası ile alakalı bizzat yerinde araştırmalar yaparak geçiriyoruz.Gitmediğimiz perdeci,halıcı,mobilyacı kalmadı...Tamam,aklımıza yatan,olabilir dediğimiz parçalar oluşmaya başladı ama yine de "işte bu,hadi gidip alalım" diyemedik..

Hamileliğimin başından beri o kadar çok şey değişti ki aklımda bu çocuk odası ile ilgili...Boşuna dememişler çok bilen çok yorulur diye(böyle bir söz var mıydı yoksa ben mi şimdi uydurdum ???) Neyse, gelin bizim daha kesinleşmemiş ama kaba hatları oturmuş oda fikirlerimizi inceleyelim beraber..

Okuduğum uzman görüşleri, dinlediğim ve yine takip ettiğim,okuduğum forum ve bloglardaki anne tavsiyelerini göz önünde bulundurup kendi fikirlerimle harmanlayınca Montessori eğitim sistemi(bu konuyu da uzun uzun anlatmayı planlıyorum sonraki postlarımda) ile kendi geleneksel yapımızın karışımı bir mantıkla,ergonomik mobilyalarla, sade,göz yormayan,aksesuarlarla anlamlandırılmış işlevsel bir oda da karar kıldık.
Öncelikle ilk aylarda bizimle aynı odada yatabilmesi için park yatakta uzlaşıp,hemencecik edinmiştik..İyi ki de öyle yapmışız..Mobilyalar konusunda ise en başında büyüyebilen yatak fikri hoşuma gitmiyorken araştırdıkça mantığıma yatmaya başladı..Ama arada bir içimdeki seslerden biri:
"zaten park yatak aldın, millet 2-3 yaşına kadar yatırıyormuş bebeğini park yatakta,sen de bekle sonra tek kişilik yatak alırsın oğluna,ne masraf çıkarıyorsun??"diyiyor maalesef..
Ama hemen uzaklaştırıyor diğer ses bu fikri
" olur mu öyle şey,park yatak dediğin karyola değil ki,neticede naylon karışımlı kumaştan, hem bebeğin rahat edemez belki büyüdükçe..Zaten oda içinde şık da durmaz park yatak..Sen onu 3-4 ay yatak amaçlı,sonra oyun parkı olarak kullanmak için aldın,amacından uzaklaşma.." diyerek..

Eşim de, ben de standart bebek odası takımlarından hoşlanmıyoruz.Kimi anne adayına o cicili bicili,gemili,arabalı,ayıcıklı vs. ufacık mobilyalar güzel görünse de bizim dekorasyon anlayışımıza çoooook uzak..Tamam,belki çocuklar sevebilir öyle şeyleri ama büyüdükçe çabucak değişecektir onların da fikri ve siz en az 3-4 bin lirayı 2-3 yıl için harcamış olacaksınız -ki bu sürenin ilk 1 yılında bebek hiç bir şey anlamayacak..Bu sebeplerden ötürü standart,ufak bebek odası takımı seçeneği elenmiş oldu..

Gelelim büyüyebilen yatak mevzusuna..Bilindiği üzere bu tip yatakların baş ucunda 2 adet komodin bulunuyor ve bebek küçükken güvenli olması açısından asansörlü,çıkarılabilen korumalıkları mevcut. Bebeğiniz 2-3 yaşına geldiğinde sırayla komodinleri ve daha da büyüdüğünde yan korumalıklarını çıkartarak karyolaya dönüştürebiliyorsunuz. Açıkçası beşik hali çok çok göz zevkime hitap etmiyor ama ileriye dönük ergonomik yanı da cezbetmiyor diyemem.. Ben Ikea da satılan ufak karyolaları ya da ülkemizde de bazı mobilyacıların yaptığı bizimkinlerden farklı büyüyebilen yatakları çok seviyorum. Ama Ikea yataklar pek sağlam görünmediğinden, ve diğer bahsettiğim yataklarda çok pahalı olduğundan otomatik olarak elendiler..:( Bilindik tipteki  büyüyebilen yatakların da gidip yerinde inceleyince,sallanmayan, bebeksi figürler barındırmayan,saf  beyaz olanları hem benim,hem eşimin içine sindi gibi şimdilik..
 Şifonyer benim hep şart dediğim parçalardandı ama büyüyebilen beşik ve 3 kapaklı bir dolap düşündüğümüzde önemini yitirdi.Çünkü onu da alırsak bu sefer  oda oğlumuzun değil,mobilyaların olacak,oyun çağı geldiğinde oynayacak alan kalmayacak..
Böylece şimdilik büyükçe bir dolap,büyüyebilen yatak  "IN", küçük karyola,şifonyer "OUT".

Ekstra ve geçici  mobilya olarak, uykusuz geceler göz önünde bulundurulduğunda anne koltuğu şart görünüyor. Gittiğimiz mobilyacılardan birinde benim kadar Soner'in de hoşuna giden 2 model bulduk..Biri sallanan,diğeri sabit berjer tipli..Emzirme olayı bittiğinde,Rüzgar ayaklandığında odadan çıkarılmak üzere; anne koltuğu da olmalılar listesinde şimdilik..

Başlangıçta hafife aldığım parçalar; perde ve halı.. Son iki haftadır sadece bu iki parça için geziniyoruz Ankara AVM ve sokaklarında.. Ne zor işmiş karar vermek o kadar seçenek arasında..Neyse ki en başından Soner'le çizgi film karakteri, ya da sevimli hayvancıklar temalı ürünlerden uzak duracağımıza karar verdik..Temamız araba-hatta mümkünse klasik araba olacaktı. Hem oğlumuz büyüyüp ben sıkıldım,istemiyorum derse,bizim hobi-çalışma odamıza pek güzel transfer edebiliriz.Malum,arabalar kocamın en büyük hobisi..:)Neyse,gittiğimiz mağazalarda bebek odası için halı ya da bebek odası için perde bakıyoruz dediğimizde bir dünya seçenek koydular önümüze..Hepsi de tahmin edeceğiniz üzere Pepe,Caillou,Şimşek Mekkuin karakterleri ağırlıklı..Hal böyle iken, halı için markaların yeni çıkan  pop art serilerinde araba motifi bakmaya başladık..Pierre Cardin,Royal ve Padişah halı da istediğimiz temaya uygun halılar bulduk.Bebek odasında kullanılacağı için anti-alerjik olmasını,tüylü,saçaklı,shaggy olmamasını şart koştuğumuzda en çok içimize sinen Royal halı oldu. Ama hala içimde bir ses " evdeki halı da gayet iş görür, bebek ayaklanana kadar gerek yok halıya" demiyor değil..
Perde için de odamızın antika araba temasına uygun hareket edip,araştırınca markaların bu yıl çıkardığı desenli zebra stor koleksiyonları ile karşılaştık. Tam da istediğimiz antika arabalı motifi bulduk.Gerçi perdeciler de bin bir çeşit seçenek sundular önümüze,hatta biri istediğiniz resmi getirin stor perde yapalım dedi ve Soner'in hoşuna da gitti ama ben sadece stor perde olmasındansa zebra olmasını daha uygun buluyorum. Boydan boya tüller,kalın perdeler de kötü değil ama katlanır perde ya da zebra storlar daha kullanışlı gibi geldi bana..

Duvar kağıdı olayını ise kocamın ısrarı ve makul açıklaması sebebiyle devre dışı bıraktık. Onun yerine Ikea'nın duvar rafları ve çerçeveleri ile hareket vereceğiz oğlumuzun odasına..Zaten 1-2 yıl içinde yine Ikea'nın hastası olduğum çocuk oyun mobilyalarını almayı düşünüyorum..Sanırım en çok da bu sebepten oda da yer kalmasını istiyorum..

Bizim aklımızdaki oda şimdilik böyle.. İlerleyen zamanlarda odamızın olmuş halini de paylaşırım inşallah burada..

Bunlarda nette gezerken karşılaştığım ve esinlendiğim bazı detaylar..