Rüzgar'a mektup etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rüzgar'a mektup etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12.01.2015

Çocuğum bir Dahi mi? Yoksa her çocuk mu Dahi?

Dün bir yazıya denk geldim internette dahi çocuklardaki belirtiler üzerine.. Tabii bir çok anne gibi ilgimi çekti,ve acaba bizim uşakta da var mıdır deha belirtileri diyerekten merakla okudum..Ne mi oldu sonra, bu yazıya göre pek de bir deha özelliği yokmuş bizim oğlanda..Hahh,kim demiş dedim sonra.. Ya da kimin umurunda..En azından benim değil..Çünkü biliyorum ki her insanın dahi olduğu bir konu,beceri,yetenek vs. vardır..Ve her zaman inanırım ki insan bilmediği,belki de henüz kimse tarafından keşfedilmemiş bir değerli taşla doğar..Ama nadir olan şey O'nu bulmak,keşfetmek, bulduğunda kıymetinin bilincine varıp onu doğru işlemek,doğru yerde doğru şekilde sunmaktır bence. Derin sulardaki inci gibidir belki dahi olduğumuz yönümüz..Biz onu bulup çıkarana kadasr o bir deniz kabuğunun içinde bizi bekleyecektir..Fark edip bulmak lazım onu.. Bazen çok şanslıyızdır,doğrudan karşımıza çıkıverir,bazen de onun varlığına inanıp peşinden gitmek,arayıp bulmak gerekir..Haa buldun diyelim..bitti mi?? dahi olup deli diye bilinen eminim bir çok insan vardır yer yüzünde..Önemli olan önce kabuğun içindeki şeyin inci olduğunu bilmek, sonra onu doğru şekilde işleyip doğru mücevhere yerleştirmek..İşte o zaman inci hak ettiği değeri görebilir..
Bir çoğumuz maalesef içimizdeki cevherin farkına varamıyoruz..Buna sebep olan da yine maalesef bizim dışımızdaki kişiler,çevre,sistem ya da adına ne derseniz..Bir çok inci,elmas,zümrüt ya da belki de daha kıymetli ama tanınmamış mücevher daha çocuk yaşta heba oluyor..Bir çok anne-baba, akraba ya da öğretmen  karşısındakini aşağılayarak,isteyerek ya da bilmeyerek aşırı pohpohlayarak ve yahut kötüleyerek çocuktaki öne çıkarılması gereken beceriyi törpülüyorlar.. Hep bildiğimizin tek doğru olduğunu sanmamız, bize dikte edileni sorgusuz sulasiz kabullenip bir de çoluğumuza çocuğumuza farkında ya da değil empoze etmemiz yüzünden mutsuz yetişkinler haline getiriyoruz onları..
--"senden bir halt olmaz,salak bu çocuk, mal bu çocuk,kafası bir şeye basmıyor, eline hiç birşey yakışmıyor,tembel, pısırık" vs. gibi toplumumuzun bayıldığı ve sıkça pratik yaptığı ETİKETLEME eylemi yüzünden belki de bu kadar beyin göçü,bu kadar işsiz,bu kadar mutsuz insan var etrafımızda..Kuvvetle muhtemel bir çoğumuz bizzat maruz kalmışızdır bu tarz ithamlara..

Demem o ki ey anneler,babalar,öğretmenler, lütfen siz siz olun çocuğunuza ya da öğrencinize, negatif ilişkilendirmelerde bulunmayın, onları sahip olmadığını düşündüğünüz özellikleri yüzünden incitmek yerine,sahip oldukları güzel yönlerini,becerilerini çok da abartmadan belirtin.. İçlerindeki dehayı,cevheri görebilmeleri için elinizden geldiğince yardım edin..Maddı olanaksızlıklar diye mazeretlere de sığınmayın..siz çabalayın,yüreklendirin,engel koymayın zaten su yolunu er geç bulur..

Bu arada geçenlerde denk geldiğim başka bir gerçek hikaye de bu fikrimi perçinledi..Kısaca bahsetmek isterim..Amerika da 2 yaşında otistik tanısı konmuş bir çocuk-ki gönderildiği engelli okulunda da hiç umut olmadığı,ayakkabısını bile bağlayamayacağını belirtmiş öğretmenleri- şimdi 13 yaşında tanınmış bir üniversitede Nobel ödülüne doğru emin adımlar atmaktaymış Astronomi alanında..Nasıl mı??Annesi ondan hiç vazgeçmemiş ve  depderin sularda oğluna ait inciyi aramış.. ve bulmuş da.. Zamanında otistik denen oğlunun Einstein dan daha yüksek IQ ya sahip olduğunu öğrendiğinde eminim ondan mutlusu olmamıştır..

Oğlum, sana söz..Gücüm yettiğince ben ve baban senin içindeki cevheri bulmanda yardımcı olmaya çalışacağız..Allah'tan dileğim; hep yanında, yar ve yardımcın olduğunu sana hissettirmesi..Meleklerin yoluna hep ışık tutsun bebeğim..

23.08.2014

Oğluma..

Daha dün gibi hatırlıyorum senin varlığını öğrendiğim anı..Düğüm gibi bişeydi boğazıma takılan, kalbimin hızlıca atması,korku,panik,heyecan,mutluluk ve daha bir çok duygunun aynı anda ruhuma,kalbime,beynime saldırması gibi bir şey.. içimde bir yerlerde filizlenen bir tohumdun..hiç bilmediğim,hissetmediğim yepyeni bir duygu,hakkıyla taşıyabilecek miyim diye kendime sormaya çekindiğim yeni bir kimlik,yeni bir sorumluluktun..O kadar ağırdın ki bedenime o an, korkudan mı sevinçten mi ağladım varlığını öğrendiğimde bilmiyordum..Ama bir o kadar da hafiflemişti ruhum..kanatlanmış uçuyordum sanki bebeğim olacağını düşündükçe.. Yepyeni bir dönem başlamıştı o günden sonra.Artık yalnız değildim onca yıl tek başına sığdığım bedenimde..Daha bir özenmeliydim yediğime içtiğime..Hormonların gücünü iyice anlamıştım artık..dinlediğim müzik, yaptığım hareket,kaldırdığım poşet bile ayrı bir anlam kazanmıştı sayende..bambaşka bir gözlükle bakar olmuştum dünyaya..kimi zaman pembe,kimi zaman bulanık,kimi zaman camsız bir gözlüktün sen taktığım tam 35 hafta boyunca..Büyüdün..Gelmek için sabırsızlandın ve adın gibi aniden esiverdin..O gün anlamıştım bana tüm ezberlerimi bozduracağını..Tüm koşullara inat doğduğunda,sesin duyduğum en özel melodiydi.. o ilk göz göze,yanak yanağa geldiğimizde hissetmiştim koşulsuz şartsız, seve isteye müebbet bir aşka mühürlendiğimi.. O an artık ben 26 yıldır tanıdığım bildiğim Pınar değil, seninle yeniden doğmuş yepyeni bir isimdim..Artık anneydim..Rüzgarın annesi..Bundan sonra anlayacaktım annemin 'anne olunca anlarsın' dediği her şeyi..O an iyi ki doğmuşum dedim..İyi ki doğurmuştu annem beni..Seni yoksa nasıl tanıyabilirdim ki..Ve şimdi en büyük dileğim ömrün boyunca hep "iyi ki doğmuşum" diyebilmen..Doğmak sadece bir kez olan bir şey değildir oğlum. İnsan gerçekten mutlu olduğunda, bazen dibe vurduğunda, bazen kısacık bir anda, sevdiğinde, aşık olduğunda, ürettiğinde, emek verdiğinde, alın terinde, her güldüğünde ve güldürdüğünde,ağladığında, anladığında,dinlediğinde, farkında olarak yaptığı her  şeyde yeniden doğabilir Oğlum.. Yeter ki sen aldığın nefesin kıymetini bil, onu her alışında hisset bedeninde gezen yepyeni yaşamı..Bu hayat senin..Onu hakkıyla,gönlünce yaşamanı dilerim..

Seni çok seviyoruz oğlum..