Eğitim şart.. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eğitim şart.. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24.04.2015

Çocuk kitabı alırken nelere dikkat etmeli?


Rüzgar 15 aylık olduğunda artık kağıt sayfalı kitapları yırtmaya çalışmadığını fark ettim. Tabii o zamana kadar ben sürekli instagramdan, bloglardan ve kitap evlerinde çocuk kitaplarını araştırmaya,tavsiyeleri,beğendiklerimi,mutlaka kitaplığında olmalı dediklerimi bir kenara not almaya başlamıştım..Zaten bünyemde fazlasıyla var olan çocuk edebiyatı aşkı da depreşince artık elime her telefonu,tableti ya da bilgisayarı aldığımda kitap satan siteleri,yorumları,eleştirileri okur oldum..Çocuk edebiyatı,yazarlar ve illustratörler üzerine öyle derine girmeye başladım ki; artık bir illustrasyon gördüğümde kesin şu çizer çizmiştir, ya da bir yazarın kitabını gördüğümde içeriğine bile bakmadan kesin güzeldir demeye başladım -ki bu hiç adetim değildir.
Çocuk kitapları konusunda tabii ki bir uzman değilim,lakin edebiyat eğitimi almış,kitaplarla ve çocuklarla yakın ilişki kurmuş bir öğretmen ve anne olarak, çocuklardan ve çocuğumdan da gözlemlediklerim kadarıyla ben kitap seçerken titiz olunması gerektiğine inanırım..Nasıl çocuğumuza yedirdiklerimizin içeriğine,ambalajına,tarihine çocuğumuzun beden sağlığı için dikkat etmek zorundaysak,kitap,dergi ve oyuncak seçimlerinde de onun ruh sağlığı,hayal dünyası ve ufkunu etkileyeceği için  "amaaan kitap/dergi/oyuncak işte, resimli,renkli,süslü püslü,daha ne olsun" diyerek özensiz olmamalıyız..Zira çocuğun bugününü ve geleceğini doğrudan etkileyen faktörler bunlar..

Malum, kitap-dergi gibi yayınlar da bir pazar ve bu pazarda iyi kötü bir çok ürün bulunmakta..Çocuklar büyüdükçe kendi seçimlerini ambalaj,popularite,özenme gibi faktörlerden etkilenerek yapacaklardır ve çizgi film karakterlerine,anlamsız figür ve içeriklere sahip dergi&kitapları daha cazip bulabilirler ama en azından henüz onlar küçükken ve seçimleri biz yapıyorken bazı niteliklere dikkat ederek almalı ve mümkün mertebe çocuklarımızı da böyle yönlendirmeliyiz diye düşünüyorum..Ben bir kitap ya da dergi alırken şunlara dikkat ediyorum:

1. Kitabın kapak/sayfa kalınlığı(karton kapak,ciltli,sünger kapak,kalın sayfa ya da ince kağıt) çocuğumun yaş ve hareketlerine uygunluğun mu?? Çünkü yırtıp yutma gibi durumlar muhtemel ve önemli.
2. Kitap hareketli ya da interaktif özelliklere sahip mi? Özellikle 2 yaş altı çocuklar dokun-hisset türü kitapları,hareketli kanatçık,kapakçık ve farklı dokulara sahip kitapları daha çok seviyorlar..
3. Kitap bol resimli az yazılı mı?? Bebek ve çocuklar için yazılandan çok gördükleri,hissettikleri ve duydukları önemli..
4. Sesli kitap ise sayfalarda yazılanları okuyan türde bir kitap mı(biz denemeden aldık böyle bir kitap ve çok sıkıcı bulduk) yoksa daha çok melodik,şarkı,doğa-araç sesleri olan bir kitap mı??
5. Kitap sayfa sayısı çocuğun yaşına uygun mu?? Rüzgar çok sayfalı kitaplarda kendisi kapatıyor kitabı ve "bitti" diyor.
6. Resimler çocuk kitaplarında içerikten çok daha önemli ve tamamlayıcıdır her zaman. Çizerin çizim tekniği,renk seçimleri ve hikayede bulunmayan tamamlayıcı detayları resmetmesi çocuğun hayal dünyası için daha elzemdir. Hele de küçük çocuklarda çoğunlukla resimler üzerinden anlatılır masal. Biz Rüzgara kitap okurken öyküye sadık kalmadan çoğu zaman çizgileri okuyoruz, figürleri konuşturup tanıtıyoruz.
7. Kitap bir şey öğretmeye mi çalışmış,yoksa dayatmaya mı çalışmış?? Öğretici ise bunu çaktırmadan,sıkmadan, çocuğa düşünme hakkı tanıyarak mı yapmış yoksa klasik cümlelerle,doğrudan ders vermeye mi çalışmış?? Ben şahsen herhangi bir din,ideoloji,marka ya da ürün hakkında doğrudan ya da dolaylı bir cümle,kelime,resim,ima sezersem hemen bırakıyorum kitabı..Çünkü burada benim görevim çocuğuma kendi kararlarını vereceği zamana kadar genel geçer erdemler,ahlaki unsurlar,bilimsel gerçekler dışında bir yönlendirme yapmadan, bir fener görevi görerek sadece yoluna ışık utmak,asla yolunu belirlemek değil..
8.Edebi bir değeri var mı kitabın?? Bu tabii ki göreceli olmakla birlikte bazı olmazsa olmaz edebi unsurları barındıran kitaplar tercih önceliğimdedir.
Kitaptaki karakterler,mekan,olay örgüsü,yazarın seçtiği dil,kafiyeli,tekrar eden kelime ve cümleler içermesi,çeviri ise dilimize doğru aktarılmış mı, kültürümüze adapte edilmiş mi?? Tüm bunlar Rüzgar efendinin kitap okumayı sevmesi için,gurme olabilmesi için çok çok önemli..
9. Kitabın yayın evi de çoğu zaman alacağım kitap hakkında bana ipucu veriyor.
10. İngilizce kitaplar da okuyorum Rüzgar'a. Açıkçası onların hikayelerinin içine giremiyor henüz.Kitabın resimleri daha ilgisini çekiyor. Zaten şimdilik benim önceliğim ona dil öğretmek değil,kulak dolgunluğu olsun yeter. Ama onlarda da kafiyeli ve tekerlemeli olmalarına dikkat ediyorum.
 Bunlar şimdilik aklıma gelenler.. Başka bir yazıda da kitapları nasıl okuduğumdan ve hikaye anlatıcılığından bahsedeceğim..
Takipte kalın anacımmm:))

13.01.2015

Çizgi filmler hiç de masum olmayabilir..Subliminal mesajlara dikkat!!!!

Subliminal mesajlardan ilk kez 3-4 yıl evvel haberdar olmuştum. Eşimi dostumu,öğrencilerimi de kendimce haberdar etmiştim.Geçenlerde instagramda bir annenin çocuğuyla ilgili paylaştığı bir fotoğrafta arka planda açık olan çizgi filmde çok bariz bir subliminal mesaj dikkatimi çekince bloguma da yazmak farz oldu.
Peki nedir 'subliminal mesaj'?? Sinema filmlerinde, reklamlarda,resimlerde,posterlerde,dergilerde ve hatta çizgi filmlerde bolca yerliştirilmiş, gözümüzün ilk etapta farkedemediği  gizli mesajlar oluyor kendileri.Yazılı,resimli,ya da sesli konumlandırılmış bu mesajlar ya çok ama çok hızlı veriliyor,ya da ustaca saklanıyor ve gözümüz gördüğü halde çok hızlı olduğundan beyne sinyal gönderemiyor,ama bilinçaltı dediğimiz her daim çalışan ve herşeyi kaydeden defter bu mesajları da yazıyor. Yani medyanın her türlüsünde sıklıkla kullanılan bu hilenin hedefi doğrudan bilinçaltımız. İşte bu yüzden çok tehlikeli..Düşünsenize, bilincinizin algıladığı herhangi bir fikir,ideoloji ya da ürün tartışılabilir,eleştirilebilir,reddedilebilir -ki adil olan da budur. Öte yandan doğruca bilinçaltınıza ulaşmaya programlanmış herhangi düşünce,eylem,ürün hiçbir dirençle karşılaşmadan hedefine ulaşır.Ve bu mesajlar doğruca beynimizde depolanarak kararlarımızı,düşüncelerimizi ve davranışlarımızı biz farkında olmadan etkiler. 

Mesela sıkça verilen örneklerden biri bolca "Cola" yazısı içeren bir filmde izleyicilerin bir çoğunun susuzluk hissettiği ve film arasında kola almaya gittikleri.. Genellikle "Sex,Death(ölüm),Blood(kan) vs.

gibi kelimelerin insanları en çok etkileyen kelimeler olduğu ve bunlara dair yazı ve imgelerin kullanılması yayınlanan ürüne daha çok dikkat çekebildiği görülmüş. Gelişen teknoloji ve hayatımızın her yerinde olan yazılı,görsel ve işitsel medya sayesinde bilmediğimiz kişiler görünmez bir silahla bizi etkilemekte. Ve işin daha da terbiyesiz yanı buna çocukların da hedef olması.. Çizgi filmlerde bolca kullanılıyor ve biz bihaber ebeveynler de çocuklarımızı kendimiz oturtuyoruz bu silahın karşısına..Hiç bilmeden şiddeti yüklüyoruz tertemiz beyinlerine..Sonra
 -bu çocuk nereden öğreniyor vurmayı kırmayı, 
-sağlıklı şeyleri yemez ama bak abur cuburu nasıl da severek yiyor diyoruz. Halbuki yanlarında pür dikkat davranıyor,kelimelerimizi özenle seçiyoruz ki öğrenmesinler. Ama nasıl oluyorsa onlar daha minicikken öğreniyorlar ve biz şaşakalıyoruz..Ama suçlu aslında önce derinden vuran medya ve sonra onun karşısına oturttuğumuz için bizleriz.

Tv zaten zararlıydı,biliyorduk ama n'apalım canım,er geç tanışacak diyorduk ya alın size bir de subliminal mesaj vakkası.. Şimdi artık siz de bildiğinize göre vicdanınız el veriyorsa açın TV yi.
Haa bu arada en çok Disney kanallarında ve yapımlarında olduğunu da eklemek isterim,Disney Channel, Nicklodeon, cartoon network gibi kanallar artık OUT..Kendimce nelerin IN olduğunu da  başka bir yazıda paylaşacağım.
Aşağıda bazı deşifre edilmiş subliminal mesaj içerikli çizgi filmlerin linklerini paylaşıyorum. Zaten google da yüzlercesi mevcut..
http://www.youtube.com/watch?v=aTC2sIjSQo0
http://www.youtube.com/watch?v=9Bj-MNQdVOc


19.03.2013

Oyun-Kitap-Bebek..



Halihazırda bir eğitmen ve anne adayı olarak bebeğimin eğitimi her yönden düşündürüyor beni.Daha eğitimi hakkında düşünmek için çok erken diyenleriniz olabilir ama biliyorum ki eğitim çooookkk uzun,kapsamlı ve doğumdan itibaren başlayan önemli bir süreç.Öğretmen olarak hep inandığım bir mottom vardır; "sonuç değil,süreçten keyif almaktır önemli olan" diye. Keyif alınarak öğrenilen çoğu şey(tabii doğru ve çaktırılmadan yapılan yönlendirmeler eşliğinde) keyifli ve olumlu sonuçlar doğuracaktır inancıma göre.
 Eğitim ve çocuk kelimeleri yan yana getirildiğinde  mutlaka içerik oyunlarla doldurulmalıdır kanımca. Oyunlardan daha çok çocuğun gelişimini etkileyecek başka bir olgu olduğunu düşünmüyorum. Her türlü kavram,disiplin, erdem doğru kurgulanmış ya da tamamen doğaçlama oyunlarla aktarılabilir çocuğa. O halde benim hedefim de her şeyi oğluma elimden geldiğince,enerjim yettiğince ve hayal gücüm el verdiğince oyun tadında,çaktırmadan yaşayarak öğretmek. Gelelim kitap konusuna..
Kitap okumayı çok seven ben bebeğimin de kitaplarla arasının iyi olmasını diliyorum hep. Bu alışkanlığın da çok küçük yaşlarda ve öncelikle çocuğun kendi iradesi ile kazanılacağına inanıyorum. Ebeveynleri kitap okuyan her çocuğun kitap kurdu olacağına ya da tam tersi hiç kitap okumamış ebeveynlerin çocuğunun okumayacağı düşüncesine itimat etmiyorum. Tecrübeyle sabittir. Ben hiç okuma kitabı olmayan bir anne-babanın evladı olarak gayette kitap severim. Benim durumumun aksine ailesi sürekli kitap alan,okuyan,evinde kocaman kütüphaneler olan arkadaşlarım arasında okumaktan zevk almayanlar da var. Dilerim benim çocuğum kitap okur-yazarlardan olur. Bu konuda üzerime düşeni en başından yapmaya kararlıyım.Öncelikle kitapların oyuncaklar gibi eğlenme aracı olduğunu hissetmesini sağlamalıyım sanırım.Bu sebeple de ona doğduğu andan itibaren
eğitici-eğlendirici-faaliyet içerikli kitaplar alıp, 
uyku öncesi masallar okuyarak,
odasında ve evin her yerinde oyuncaklarıyla beraber kitaplar bulundurup,
bilinç altına kitaplarla daha güzel bir dünya mesajını işlemeye çalışarak,
büyüdükçe oyuncakçılar gibi kitap evlerine de beraberce gidip kendi kitaplarını-oyuncaklarını seçmesini seyrederek
üstüme düşeni yapıp, gerisini de ona bırakmayı planlıyorum. Eğer tüm çabalarıma karşı okumak konusunda isteksiz olursa da içim yana yana saygı duyarım :(
Oğluma ilk kitabını ve oyuncağını almak için sabırsızlanıyorum. Kim bilir belki ben yaparım:)



Eğitim konusu başında da dediğim gibi derya deniz..Okuyup araştırmakla,sonra düşünüp,derleyip aktarmakla bitmez. Ama her fırsatta öğrenip farklı kategoriler altında paylaşmaya çalışacağım..Fikirlerinize ve deneyimlerinize de sonuna kadar açığım..:)

6.03.2013

Doğmamış bebeğe ingilizce öğretme azmi..

     Günlerdir,haftalardır her fırsatta araştırdığım,üzerine yerli yabancı makaleler ,yayınlar okuduğum konulardan biri de bebeğime ikinci bir dil olarak ama ana dili kalitesinde İngilizceyi nasıl öğretebileceğim konusu..Bizzat İngilizce öğretmeni olmam tabii ki bana hem akademik hem de doğrudan tecrübeyle sabitlenmiş fikirler sağlamakta ama söz konusu daha doğmamış bebeğim olunca hiçbir adımı atlamadan, en sağlıklı ve doğru zamanda başlamak için fazladan çaba ve özen gösteriyorum..Daha araştırmalarım bitmedi tabii ki ama belli başlı şekiller oluştu kafamda ve bunlarda okuduklarımdan derlemeler..

Öncelikle en elzem soru  bebeğime ingilizce öğretmeye ne zaman başlamalıyım sorusu..

Bilindiği üzere ülkemizde de var olan Gymboree, Helen Doran gibi uluslararası tanınmış 0-5 yaş grubu çocuklara eğitim veren okullarda bebekler için ayrı bir sınıf var.Bu sınıflarda 0 aylıktan itibaren bebeklere aile ve ya bakıcıları ile beraber derse katılmak şartıyla çeşitli yöntemlerle dil öğretiyorlar. Okuduklarıma ve deneyimlerime dayanarak  dil öğretmek ve öğrenmek için ne kadar erken başlanırsa o kadar etkili sonuç alınabilir.Dil öğrenmek bebekler için doğal bir süreç ve eğer doğru bir şekilde yönlendirilirlerse duyduklarını sünger gibi çekeceklerdir. Ben hatta anne karnında da özellikle son trimestrda bebeğimin ingilizceye maruz kalmasını istiyorum ki kulak dolgunluğu taaa ordan başlasın..Bunu savunan bir çok uzmanla aynı fikirdeyim.

Peki bebeğime İngilizceyi nasıl öğretebilirim?

İnsan ilk başta  daha agu gugu bile demeyi bilmeyen,etrafındakilere sizler de kimsiniz,ben nerdeyim,bana ne oldu gibi şaşkın şaşkın bakan zavallı bebeciğe ingilizce öğretmeye çalışmak akıllıca bir fikir mi diye geçiriyo aklından gayri ihtiyari ama cevap EVET.Çocuğum küresel dünyada herkesin,her yerin yakın ve interaktif olduğu bir zamanda dil bariyerine çarpmadan iletişim kurabilsin istiyorsanız benim gibi, elimizden geldiğince ona bu fırsatı sunmalıyız.Peki ama nasıl? Anneler bilir,anne olmayanlar gözlemleyebilir ki bebekler her şekilde herşeyi çabucak öğrenirler.Ama en etkin yöntem hiç şüphesiz dinleme yöntemi..Ne kadar çok kelime duyarsa o kadar çok kelime öğrenir. Tekrar tekrar söylemek şartıyla,yavaş ve açık bir şekilde, günlük hayatın bir parçası gibi aksettirerek bebekler  hedef dili kolaylıkla beyinlerine kazıyacaklardır.Birlikte oyunlar oynarken, onunla birebir sohbet ederken,mama yedirirken,banyo yaptırırken nesnelerle kelimeleri ilişiklendirerek bebeğimizi  ingilizceye aşina yetiştirebiliriz.

Bebekle ingilizce konuşmanın zaman limiti var mı acaba???

Aslında bu soru benim bir çok ebeveynin tercih ettiği OPOL(One parent one language) yani ebeveynlerden birinin anadili,ötekinin ikinci dili konuştuğu yöntemden vazgeçmemi sağladı.Neden mi? Çünkü ben de bir çok anne gibi bebeğimle en samimi yoldan kendi dilimde iletişim kurmayı isteyeceğimden eminim.Bu yöntemi sağlıklı bir şekilde uygulamak için sabır ve disiplinin şart olduğunu düşünüyorum.Belki yabancı bakıcısı bulunan çocuklar için etkili olabilir ama benim gibi etrafta herkes türkçe konuşurken kendim ve çocuğum arasındaki ilişkiyi tamamen ingilizceye hapsedemem.İngilizce öğreteceğim derken çocuğumla ilişkim kopuk olsun istemem mazallah. O halde ben de fırsat buldukça ama bir öğretmen gibi değil,ders çalışıyor gibi asla değil, oyunun bir parçası gibi, mama yedirirken "Uçak geliyooorrr"  "hanimiş oğlumun maması" tarzı tipik anne cümlelerini vb. ingilizceyle de sunmak gibi,banyo zamanı  ingilizce bebek şarkıları söylemek ve yatarken bir gün türkçe birgün ingilizce kısa masallar okumak gibi etkinliklerle kısaca ve bebeği sıkmadan bence pek de güzel bir bebeğe ikinci dil tanıtılabilir.

Ama ya bebeğim iki dili aynı anda alınca afallarsa???

Bu da yi ne pek çok ebeveynin aklını bi hayli kurcalayan sorulardan biri. Ama okuduğum yazılarda ve aynı anda iki dili öğretmeye çalışan ebeveynlerin forumlarda paylaştıkları yorumlarda genellikle bebeklerin ve ya konuşmaya başlayan cocukların çok da zorlanmadıklarını gözlemledim.Lakin aralarda aksini söyleyen ebeveynlerde vardı ama onlar da çocuklarının daha çok konuşulan dili tercih ettiklerini ve ikinciyi bazen reddettiklerini ve bu durumun daha çok anne ana dil baba ikinci dil konuşuyorsa gerçekleştiğini yazmışlar. Bundan şunu çıkartabiliriz: hangi ebeveyn daha çok vakit geçiriyorsa çocukla -ki genellikle bu anne olur- o hedef dili daha çok kullanmalı..Ve tabii yine de biz ne yaparsak yapalım çocukların da doğdukları andan itibaren birer birey olduğunu ve kendi kararlarını kendilerinin verdiğini unutmamak gerekir.Eğer dil bariyeri varsa bir çocuğun ya da en basiti istemiyorsa aileye de pek bişi kalmıyor yapacak..
Anne-baba olarak biz üstümüze düşeni elimizden geldiğince yapmalıyız yine de:D


Bunlar şimdilik paylaşmak istediklerim,aklıma takılan sorular ve kendimce derlemelerim..
Devamı için araştırmaya devam:D

Canım oğluma herşeyin en iyisini diliyorum...