30.03.2013

24.hafta :)

23.haftayı devirip,24 den gün aldığımız bugün itibariyle oğlumla hayatımız gayet mutlu mesut devam ediyor. Bir süredir onunla bir çeşit iletişim kurmaya da başladık. Nasıl mı? Bizim sıpa öyle herkesin anlattığı gibi kıpır kıpır yerinde durmayanlardan değil aslında,ama bebeğim işine geldiği durumlarda hemen bir tekme ile isteğini bildiriyor. Neler isteyebilir ki bir bebek anne karnında diyorsunuzdur şimdi..Vallahi bizim oğlan gecenin bir yarısında tekmesiyle annesini uyandırıp, aynı şu reklamlardaki gibi "annneee,....... "der misali acıktığını bildirebiliyor.Gecenin bir yarısı oğluşumun tekmesiyle midem kazınır vaziyette uyanıyorum bu aralar..Ya da sabah Soner işe giderken -7.30 civarı-  sanki babasının uyandığını hissetmiş gibi hareketleniyor, ben hafiften bir açlık hisseder gibi oluyorum o ara, "ama daha gece doyurdum seni oğlum,bana da acı,bir dünya kilo aldım"  diyerek tekmelerini duymazlıktan gelip dalıyorum uykuya..Sen misin beni oyalayan diyen Rüzgar oğlan    bir iki tekme daha atıp vicdanımın sızlatıyo ve apar topar mutfağa atıyorum kendimi..Çocuğumun bir suçu yok aslında, sanırım ben hala şu 2 saatte bir az da olsa bir şeyler yeme gerekliliğine alışamadım..
Bu açlık durumu dışında benim oğluşum gayet sakin mizaçlı,ya da daha gerçek yüzünü göstermedi :) Gerçek hareketlenmeler son 2 ayda oluyormuş etrafımdakilerin tecrübelerine göre..Şimdilerde gün içinde pek hissetmiyorum hareketlerini,ta ki  akşam uzanıp dinleninceye kadar.Çok ama çok ilginç,keyifli,duygusal ve çok çok özel bir duygu onun hareketlerini hissedebilmek..Seninle yorulup,seninle doyduğunu bilmek..Bu hem büyük bir sorumluluk yüklüyor, hem de tarifi zor duygular yaşatıyor insana...:)
Bu arada hamileliğin kötü yanlarından biri olan o kaçınılmaz el-ayak şişmeleri dün itibari ile resmen başladı..Ellerim bir haftadır sabah uyandığımda şişmiş oluyordu,alyansımı çıkarmak zorunda bıraktı bile şimdiden,ama ayaklarımda henüz şişkinlik yok derken dün giyip de gittiğim botlarımı,öğrencimin evinden çıkarken giyemedim. Sadece 1 saat içinde ayaklarım 1 numara büyümüştü.Yoğun çabalar sonunda giydiğim botlarımla eve kendimi zor attım. Şimdi tek isteğim hemen yaz gelmesi ve sandalet,terlik vs. giyebilmek..




P.S. Dün yakın zamanda doğum yapan yeni komşum bana dünya tatlısı kızı ile ziyarete geldi..Sanki evimize nur indi gibi hissettim..Allahım o ne güzel bir koku..Cennet kokusu diye boşuna demediklerini dün bir kez daha onayladım.Sağ olsun arkadaşım bana  Dr.Miriam Stoppard'ın Hamilelik Güncesi adlı kitabını da hediye getirmiş..Buradan kendisine tekrar teşekkür ediyorum:) Şimdiden bitirdim sayılır ve içerisindeki değerli bilgilerden ziyade annenin duygularını,hamileliği ile ilgili detayları yazabileceği bölümler olması beni en cezbeden yanı oldu diyebilirim. Kitap almak isteyen hamilelere tavsiye edilir:)



24.03.2013

Aşerme mevzusu..


Hamilelik denince akla gelen ilk şeylerden biri de aşerme durumudur.Bulantı,baş dönmesi,tiksinme gibi şikayetlerin yanı sıra gebeler olduk olmadık şeylere aşırı istek duyabiliyorlar. İnternetteki bilgilere göre bu durum genellikle ilk 3 aylık dönemde,hormonel değişikliklerin çok yoğun hissedilmesi üzere olurmuş.
Aşerme ile alakalı olarak toplumumuzda bir çok hurafe-ya da- inanç da mevcut tabii ki. Yok aşeren gebenin istediğini yememesi durumunda bebeği sakat doğarmış,yok  istediği şeyi gizlice alan gebe elini vücudunun neresine sürerse bebeğinin orasında leke olurmuş...falaaan filaan.. Ama gebelerin ilgi çekmek için de aşerdiği,eşlerine nazlandıkları gerçeği de unutulmamalı..

Peki nerden geldi şimdi bu konu aklıma? E ben de hamileyim ve bu aralar canım olmadık şeyleri çekiyor. Genellikle karadutlu dondurma,çilek,yeşil elma gibi masum ve makul şeyleri isteyen ben, bu aralar soğuk Miller, ama yanında çerez ve mümkünse deniz kenarı, salata yanında Roze ya da güzel bir fajita yanında Öküzgözü-Boğazkere ya da Kalecik Karası şarap..Ama olmaz..olamaz..Oğlumu korumak şimdi en asli görevim..Alkol asla olmaz..:( Şimdi siz benim alkolü çok sevdiğimi sanabilirsiniz, ancak ben güzel bir yemek,müzik ya da ortama eşlik etmesi şartıyla sadece şarap severim..Öyle üst üste kadehler,şişeler de değil; tek bir kadeh kafi gelir çoğu zaman..Dedim ya maksat muhabbet..Keyif almak yaşamdan..Ve olmazsa olmazım ; sevgilim,sevdiklerim..

Bugün de işte öyle günlerden biriydi...Sabah kahvaltı sonrası göle yürüyüşe gittik kocacımla..Hatta göldeki karabataklara,ördek ve kazlara evdeki bayat ekmekleri götürdüm..Çok sevindi hayvancıklar..:) Peşinden oğlumuzun odası için perde ve halı baktık Avm'de. Şimdiden gözümüze kestirdik aklımızdaki konsepte uygun perde ve halıyı. Ee gitmişken yeni sezon bebek kıyafetlerine bakmadan çıkamadık Avm'den ve iki küçük şirin T-shirt aldık oğlumuza:)
Eve geldiğimizde de işte o Aşerme olayı oldu bana..canım birden Quasedilla ve yanında Terra Roze şarap çekiverdi..Öğlenleri beyaz et yemeye odaklandığımdan hemen tavuklu quasedillayı yaptım,ama Roze yerine ayran eşliğinde:)
Şimdilik bu menü tam haliyle; balkonda,oğlum ve kocam yanımda,fonda meksika ezgileri şeklinde yaza ertelendi..Annelik bu olsa gerek..Sabır..Fedakarlık..:)

Seviyorum seni oğlum..Hem de her şeyden çok..



20.03.2013

Gebelikte Tetatoz-Difteri Aşısı..

Son  muayenemizde doktorumuz Selçuk bey şu aralar sağlık ocağından arayıp aşı yaptırmanızı isteyebilirler demişti. Tabii aşıdan hala ilk okul birinci sınıftaki gibi korkan ben kaşlarımı çatarak 'Ne aşısı? O da nerden çıktı?' diye tepki vermişim. İşte bu aşı tetanoz-difteri aşısı imiş ve sağlık ocakları kendilerine bağlı anne adaylarını arayıp randevu vererek bu aşıyı yapıyorlarmış. Bizim çok ilgili sağlık ocağı hemşiremizde telefondan bana ulaşamayınca bizzat kapıya kadar gelerek davet etti. Doktorum onay vermişti bu aşı olayına,şart değilmiş ama yaptırmamın da sakıncası yokmuş.Ben olayın ağrı kısmında olduğum için şu anda gebe olan ve yakın zamanda gebelik geçirmiş tüm tanıdıklarıma sordum yaptırıp yaptırmadıklarını. Tek ortak cevap da biraz kol ağrısı yaşayabilirsin demeleri oldu:(  Velhasıl kelam, şöyle bir internette de araştırdım ve nihayetinde  son 10 yıl içinde kızamık aşısı olmadığımdan bebeğim için aşı yaptırmaya razı ettim kendimi. Eee söz konusu oğlum olunca akan sular duruyor anında:)
Bugün de sevgili kocacımla beraber sağlık ocağı davetine iştirak ettik. Bizimle ilgilenen hemşiremiz Hatice hanım gerçekten de çok tatlı ve alakadar bir bayandı. Önce benden istediği üzere götürdüğüm hamilelik boyunca yapılan tüm test ve tahlilleri iyice inceledi.Beni şaşırtan, incelerken doktorun yapmadığı bir iki açıklama yapmasıydı (işte kan tahlillerinizde şu değer şöyle çıkmış ki bu şu demek,kan-demir hapı ihtiyacınız yok vs. gibi..).Sonra da kilo ölçümü,tansiyon ölçümü ve ardından bebeğimin kalp atışlarını dinledik.Yalnız Rüzgar bu sabah çok hareketliydi,sürekli yer değiştiriyordu..Hemşire kalp atışlarını bulmak için bayaa zorlandı.
 Hemşire hanım beslenme ile alakalı bilindik bilgiler verirken 20-24. haftalar arasında vücudun kilo stoklaması yaptığını, bu ara yediklerime dikkat edip, meyveyi de çok yememem gerektiğini belirtti. Açıkçası ben çikolata,abur cubur yerine sürekli meyve yediğim  için son zamanlarda hızlı kilo almış olabilirim.Bu fikir bana mantıklı geldi. :(

 Tatlı kontroller bittikten sonra sıra aşıya geldi. Beni yalnız bırakmak istemeyen kocacım da aşı olmak istedi.Kendisine olan sevgim o an kat be kat arttı :) Şu anda ikimiz de sol kolumuzu kaldıramıyoruz.Bir sonraki aşı önümüzdeki ay..:(

Bu arada sürekli okuduğum http://www.jinekolojivegebelik.com adlı web sitesinden alıntı yaparak aşığıda söz konusu aşı ile ilgili detayları paylaşıyorum. Beni ikna etti,belki sizi de eder:)
 GEBELERE TETANOZ - DİFTERİ (Td) AŞISI UYGULANMASI
Hamilelikte yapılabilecek aşılardan birisi de tetanoz aşısıdır. Kızamık, kabakulak, kızamıkçık, su çiçeği aşısı gibi canlı aşıların gebelikte yapılması sakıncalıdır fakat tetanoz aşısı canlı mikroorganizma içermediğinden dolayı gebelikte güvenle yapılabilecek bir aşıdır. Difteri tetanoz aşısı inaktif tetanoz ve difteri toksinlerinden pürifiye edilerek hazırlanmış bir toksoid aşıdır. Daha önce tetanoz aşısı hiç yapılmamış veya aşı yapılmasının üzerinden 10 yıldan fazla süre geçmiş olan gebelere tetanoz aşısı yapılması önerilir.
Tetanoz aşısı yapılan anne adayında oluşan antikorlar bebeğe de geçer ve bebeği yenidoğan döneminde oluşabilecek tetanoz hastalığına karşı koruma sağlar. Hamilelikte yapılmasının nedeni bebeği yenidoğan tetanozundan korumaktır. Bebeğin doğum sırasında kordonunun (özellikle evde doğumlarda) steril olmayan bir aletle, bıçakla v.b kesilmesi sonucu bebekte tetanoz gelişebilir. Yenidoğan döneminde bebekte gelişebilecek tetanoz yüksek oranda ölümcül olabilmektedir, bunun önlenmesi açısından bu aşı çok önemlidir.Doğumdan sonra bebeğe DTB (difteri, tetanoz, boğmaca) aşısı şeklinde üçlü aşı yapılır ve tetanoza karşı bağışıklık sağlanmış olur. Daha sonra tetanoz aşısının 10 yılda bir rapeli yapılmalıdır aksi taktirde bağışıklanma etkisiz olabilir.

Tetanoz aşısı gebelikte ne zaman ve kaç kere yapılır?
Tetanoz aşısı gebelikte her dönemde yapılabilir fakat sıklıkla 3. ayın bitiminden sonra yapılması tercih edilir.
Eğer daha önce tetanoz aşıları tam olarak yapılmışsa ve son aşılamanın üzerinden 10 yıldan az süre geçmişse gebelik sırasında yapılması gerekmez.
Daha önce aşılamalar tam yapılmamışsa veya son aşının üzerinden 10 yıldan fazla süre geçmişse gebelikte (genellikle 5. ve 6. aylarda) 1 ay arayla toplam iki kere aşı yapılır. İkinci aşıdan 6 ay sonra bir doz daha aşı anneye yapılır. Bazı uygulamalarda bu aşıdan 1 yıl sonra bir doz daha, ve 1 yıl sonra bir doz daha yapılarak toplam 5 doza tamamlanmaktadır.

Hamilelik sırasında kirli bir metal ile kesilme veya batma gibi tetanoz açısından riskli bir durumla karşı karşıya kalınması durumunda aşı ile beraber tetanoz immunglobulin de yapılabilir.
Hiç aşılanmamış gebelerin en az iki doz Td aşısı almaları sağlanmalıdır. İkinci doz doğumdan en az iki hafta önce tamamlanmalıdır. Yeterli süre sağlanamadıysa tek doz Td almış gebenin ve bebeğinin tetanoz hastalığı açısından risk altında olduğu dikkate alınmalıdır. Temiz doğum şartlarının sağlanması ve bebeğin göbek bakımının doğru yapılması daha da önem kazanmaktadır. 

19.03.2013

Oyun-Kitap-Bebek..



Halihazırda bir eğitmen ve anne adayı olarak bebeğimin eğitimi her yönden düşündürüyor beni.Daha eğitimi hakkında düşünmek için çok erken diyenleriniz olabilir ama biliyorum ki eğitim çooookkk uzun,kapsamlı ve doğumdan itibaren başlayan önemli bir süreç.Öğretmen olarak hep inandığım bir mottom vardır; "sonuç değil,süreçten keyif almaktır önemli olan" diye. Keyif alınarak öğrenilen çoğu şey(tabii doğru ve çaktırılmadan yapılan yönlendirmeler eşliğinde) keyifli ve olumlu sonuçlar doğuracaktır inancıma göre.
 Eğitim ve çocuk kelimeleri yan yana getirildiğinde  mutlaka içerik oyunlarla doldurulmalıdır kanımca. Oyunlardan daha çok çocuğun gelişimini etkileyecek başka bir olgu olduğunu düşünmüyorum. Her türlü kavram,disiplin, erdem doğru kurgulanmış ya da tamamen doğaçlama oyunlarla aktarılabilir çocuğa. O halde benim hedefim de her şeyi oğluma elimden geldiğince,enerjim yettiğince ve hayal gücüm el verdiğince oyun tadında,çaktırmadan yaşayarak öğretmek. Gelelim kitap konusuna..
Kitap okumayı çok seven ben bebeğimin de kitaplarla arasının iyi olmasını diliyorum hep. Bu alışkanlığın da çok küçük yaşlarda ve öncelikle çocuğun kendi iradesi ile kazanılacağına inanıyorum. Ebeveynleri kitap okuyan her çocuğun kitap kurdu olacağına ya da tam tersi hiç kitap okumamış ebeveynlerin çocuğunun okumayacağı düşüncesine itimat etmiyorum. Tecrübeyle sabittir. Ben hiç okuma kitabı olmayan bir anne-babanın evladı olarak gayette kitap severim. Benim durumumun aksine ailesi sürekli kitap alan,okuyan,evinde kocaman kütüphaneler olan arkadaşlarım arasında okumaktan zevk almayanlar da var. Dilerim benim çocuğum kitap okur-yazarlardan olur. Bu konuda üzerime düşeni en başından yapmaya kararlıyım.Öncelikle kitapların oyuncaklar gibi eğlenme aracı olduğunu hissetmesini sağlamalıyım sanırım.Bu sebeple de ona doğduğu andan itibaren
eğitici-eğlendirici-faaliyet içerikli kitaplar alıp, 
uyku öncesi masallar okuyarak,
odasında ve evin her yerinde oyuncaklarıyla beraber kitaplar bulundurup,
bilinç altına kitaplarla daha güzel bir dünya mesajını işlemeye çalışarak,
büyüdükçe oyuncakçılar gibi kitap evlerine de beraberce gidip kendi kitaplarını-oyuncaklarını seçmesini seyrederek
üstüme düşeni yapıp, gerisini de ona bırakmayı planlıyorum. Eğer tüm çabalarıma karşı okumak konusunda isteksiz olursa da içim yana yana saygı duyarım :(
Oğluma ilk kitabını ve oyuncağını almak için sabırsızlanıyorum. Kim bilir belki ben yaparım:)



Eğitim konusu başında da dediğim gibi derya deniz..Okuyup araştırmakla,sonra düşünüp,derleyip aktarmakla bitmez. Ama her fırsatta öğrenip farklı kategoriler altında paylaşmaya çalışacağım..Fikirlerinize ve deneyimlerinize de sonuna kadar açığım..:)

16.03.2013

Uyuyan yakışıklı.. 21+3

Dünkü yazımda da bahsettiğim o beklenen buluşma gerçekleşti.Oğlum,ben ve babası doktorumuz eşliğinde detaylı ultrasonla buluştuk.Öncelikle doktorumuz rutin ölçümlerini yaptı bebeğimizin ve sonra da bize teker teker gösterdi oğlumuzun el ayak parmaklarını,midesini,kalbini vs. organlarını.Çok şükür her şeyimiz tastamam. Kilosu ve boyu haftasıyla orantılı. Hatta doktorumuz ayakları için 'hiç erkek ayağı gibi taraklı değil,uzun ince maşallah' dedi. :D Ama gel gelelim oğlumuz bize yüzünü göstermedi.Kısa bir anlığına babası ve doktor yan profilden gördüler ama ben görmek için doğrulmaya çalıştığımda doktorumuz izin vermediğinden göremedim. :( muayene boyunca Rüzgar bey hep uyuduğundan, ve uyurken annesi gibi elleri ile yüzünü kapattığından, güzel bir kare yakalayamadı doktorumuz. Benim üzüldüğümü fark etmiş olacak ki; ' 3 hafta sonra bana 5-10 dk.lığına uğrayın, tekrar bakıp resim ve video çekimi vereyim size' dedi:)
Siz yeter ki gel diyin doktor bey, ben her gün koşa koşa gelirim oğlumu görmeye... :)
Ben de artık 5 Nisan için gün saymaya başladım..


Bu arada bebeklerin 21. haftadan itibaren artık dış sesleri algıladığını söylüyor okuduğum yazılar.Bu haftadan itibaren annenin müzik dinlemesini-dinletmesini ve bebeğiyle daha sık konuşmasını öneriyorlar.E tabii ben de uygulamalara tam gaz başladım.Aslında en başından beri bebeğimle konuşuyorum,zaten sıkı bir müzik sever olduğumdan her daim beraberce dinliyoruz.Bunlara ilaveten verdiğim derslerde sadece İngilizce konuştuğumdan da bebeğimin İngilizceye de aşina olmaya başladığını umuyorum.

15.03.2013

21+2 Detaylı ultrason..

Çook heyecanlıyım..Günlerdir burnumda tüten,içimde yeşeren, hissedemediğim zaman  aklımı,yüreğimi başımdan alan, her kıpırtısıyla ağzımı kulaklarıma vardıran, deli gibi konuştuğum, kendisine şarkılar söylediğim, onun için yiyip, onun için yürüdüğüm; yani kısacası hayatıma tepeden inip en merkezine kurulan sevgilimle,bebeğimle buluşacağım bugün.. Aslına bakarsanız geçen hafta aramızdaki özlem,aşk yine fazlasıyla depreşmişti.. Nasıl olduysa o gün tansiyonum yükseldi aniden (malum sebebi bilinmeyen ve aniden kendini gösteren bi tansiyon durumum var son bir iki yıldır) ve fırsat bu fırsat hemen doktorumuzla randevulaşıp tansiyon bahanesiyle oğlumla da görüşmüştük.Ne yalan söyleyeyim,tansiyonumun ani yükselişi ilk kez beni mutlu etmişti:) Baş ağrısıymış,göz kararmasıymış hepsi önemsiz kalıyor o monitörde kalp atışlarını duyup,hareketlerini görünce:)
Bir de bizim oğlan her ultrason muayenesinde bana dönüp bakmaz mı..İşte bittiğim an o an oluyor..Seviyorum seni oğlum,sevgilim..
Bugünkü randevumuz detaylı ultrason için. Oğluşumuzun tüm organlarını inceleyecek doktor amcası, hem ilk kez renkli olacak naklen bağlantımız ve ilk renkli fotoğrafını çektirecek oğlum:) Şöyle güzel bir kare yakalayabilirse doktorumuz burada da paylaşırım inşallah: )

11.03.2013

Kuşburnu kokulu ve tango tadında bir kahvaltı..



Bu sabah içimden hiç süt içmek gelmedi..Malumunuz bir kaç aydır her gün 2 bardak içiyorum..Süt yerine mis gibi kuşburnu demledim..Fonda da sesini ve tarzını sevdiğim Hindi Zahra'nın Beautiful Tango adlı şarkısı..E daha ne olsun...Herkese günaydın..  :)

9.03.2013

Blogunuz Anne Bebek dergisinde yer alsın..


Merhaba herkese,

Sizler de blogunuzun Anne Bebek dergisinde yayınlanmasını ister miydiniz??Eğer istiyorsanız Aslıhan Gündüz'ün    http://aslihangunduz.blogspot.com   adresine bir tık tık.. :D

6.03.2013

Doğmamış bebeğe ingilizce öğretme azmi..

     Günlerdir,haftalardır her fırsatta araştırdığım,üzerine yerli yabancı makaleler ,yayınlar okuduğum konulardan biri de bebeğime ikinci bir dil olarak ama ana dili kalitesinde İngilizceyi nasıl öğretebileceğim konusu..Bizzat İngilizce öğretmeni olmam tabii ki bana hem akademik hem de doğrudan tecrübeyle sabitlenmiş fikirler sağlamakta ama söz konusu daha doğmamış bebeğim olunca hiçbir adımı atlamadan, en sağlıklı ve doğru zamanda başlamak için fazladan çaba ve özen gösteriyorum..Daha araştırmalarım bitmedi tabii ki ama belli başlı şekiller oluştu kafamda ve bunlarda okuduklarımdan derlemeler..

Öncelikle en elzem soru  bebeğime ingilizce öğretmeye ne zaman başlamalıyım sorusu..

Bilindiği üzere ülkemizde de var olan Gymboree, Helen Doran gibi uluslararası tanınmış 0-5 yaş grubu çocuklara eğitim veren okullarda bebekler için ayrı bir sınıf var.Bu sınıflarda 0 aylıktan itibaren bebeklere aile ve ya bakıcıları ile beraber derse katılmak şartıyla çeşitli yöntemlerle dil öğretiyorlar. Okuduklarıma ve deneyimlerime dayanarak  dil öğretmek ve öğrenmek için ne kadar erken başlanırsa o kadar etkili sonuç alınabilir.Dil öğrenmek bebekler için doğal bir süreç ve eğer doğru bir şekilde yönlendirilirlerse duyduklarını sünger gibi çekeceklerdir. Ben hatta anne karnında da özellikle son trimestrda bebeğimin ingilizceye maruz kalmasını istiyorum ki kulak dolgunluğu taaa ordan başlasın..Bunu savunan bir çok uzmanla aynı fikirdeyim.

Peki bebeğime İngilizceyi nasıl öğretebilirim?

İnsan ilk başta  daha agu gugu bile demeyi bilmeyen,etrafındakilere sizler de kimsiniz,ben nerdeyim,bana ne oldu gibi şaşkın şaşkın bakan zavallı bebeciğe ingilizce öğretmeye çalışmak akıllıca bir fikir mi diye geçiriyo aklından gayri ihtiyari ama cevap EVET.Çocuğum küresel dünyada herkesin,her yerin yakın ve interaktif olduğu bir zamanda dil bariyerine çarpmadan iletişim kurabilsin istiyorsanız benim gibi, elimizden geldiğince ona bu fırsatı sunmalıyız.Peki ama nasıl? Anneler bilir,anne olmayanlar gözlemleyebilir ki bebekler her şekilde herşeyi çabucak öğrenirler.Ama en etkin yöntem hiç şüphesiz dinleme yöntemi..Ne kadar çok kelime duyarsa o kadar çok kelime öğrenir. Tekrar tekrar söylemek şartıyla,yavaş ve açık bir şekilde, günlük hayatın bir parçası gibi aksettirerek bebekler  hedef dili kolaylıkla beyinlerine kazıyacaklardır.Birlikte oyunlar oynarken, onunla birebir sohbet ederken,mama yedirirken,banyo yaptırırken nesnelerle kelimeleri ilişiklendirerek bebeğimizi  ingilizceye aşina yetiştirebiliriz.

Bebekle ingilizce konuşmanın zaman limiti var mı acaba???

Aslında bu soru benim bir çok ebeveynin tercih ettiği OPOL(One parent one language) yani ebeveynlerden birinin anadili,ötekinin ikinci dili konuştuğu yöntemden vazgeçmemi sağladı.Neden mi? Çünkü ben de bir çok anne gibi bebeğimle en samimi yoldan kendi dilimde iletişim kurmayı isteyeceğimden eminim.Bu yöntemi sağlıklı bir şekilde uygulamak için sabır ve disiplinin şart olduğunu düşünüyorum.Belki yabancı bakıcısı bulunan çocuklar için etkili olabilir ama benim gibi etrafta herkes türkçe konuşurken kendim ve çocuğum arasındaki ilişkiyi tamamen ingilizceye hapsedemem.İngilizce öğreteceğim derken çocuğumla ilişkim kopuk olsun istemem mazallah. O halde ben de fırsat buldukça ama bir öğretmen gibi değil,ders çalışıyor gibi asla değil, oyunun bir parçası gibi, mama yedirirken "Uçak geliyooorrr"  "hanimiş oğlumun maması" tarzı tipik anne cümlelerini vb. ingilizceyle de sunmak gibi,banyo zamanı  ingilizce bebek şarkıları söylemek ve yatarken bir gün türkçe birgün ingilizce kısa masallar okumak gibi etkinliklerle kısaca ve bebeği sıkmadan bence pek de güzel bir bebeğe ikinci dil tanıtılabilir.

Ama ya bebeğim iki dili aynı anda alınca afallarsa???

Bu da yi ne pek çok ebeveynin aklını bi hayli kurcalayan sorulardan biri. Ama okuduğum yazılarda ve aynı anda iki dili öğretmeye çalışan ebeveynlerin forumlarda paylaştıkları yorumlarda genellikle bebeklerin ve ya konuşmaya başlayan cocukların çok da zorlanmadıklarını gözlemledim.Lakin aralarda aksini söyleyen ebeveynlerde vardı ama onlar da çocuklarının daha çok konuşulan dili tercih ettiklerini ve ikinciyi bazen reddettiklerini ve bu durumun daha çok anne ana dil baba ikinci dil konuşuyorsa gerçekleştiğini yazmışlar. Bundan şunu çıkartabiliriz: hangi ebeveyn daha çok vakit geçiriyorsa çocukla -ki genellikle bu anne olur- o hedef dili daha çok kullanmalı..Ve tabii yine de biz ne yaparsak yapalım çocukların da doğdukları andan itibaren birer birey olduğunu ve kendi kararlarını kendilerinin verdiğini unutmamak gerekir.Eğer dil bariyeri varsa bir çocuğun ya da en basiti istemiyorsa aileye de pek bişi kalmıyor yapacak..
Anne-baba olarak biz üstümüze düşeni elimizden geldiğince yapmalıyız yine de:D


Bunlar şimdilik paylaşmak istediklerim,aklıma takılan sorular ve kendimce derlemelerim..
Devamı için araştırmaya devam:D

Canım oğluma herşeyin en iyisini diliyorum...



20th week s over..20+1 :D

Bebeğim ve ben her geçen gün biraz daha büyüyoruz..beraber yiyip,beraber içip, beraber kilo alıyoruz.. İşte bu son olay,yani kilo alma olayı bebeğim için mutluluk verici olsa da -benim kilo almam- benim için pek mutluluk verici olmuyor..En azından sabah uyanıp aynada kendimi gördüğümde::( Açıkçası ilk aylarda kafama taktığım kadar çok umursamıyorum kilo almayı..Çok şükür yemek yiyebiliyorum diye sevinip daha iştahlı yiyorum desem yeridir ama nedir bu kilo olayının makul olanı ve nasıl başarılır??
Hamilelik boyunca 8-12 kilo,bazı kaynaklarda 12-15 kilo arasında kilo artışının normal olduğu söyleniyor.Bunu başarmak için de hamileliğin en başından beri kilo kontrolünü iyi yapmak gerekli.Sadece yararlı ve gerekli besinleri tüketip,belirli ölçüde spor yaparak ve bol bol su içerek başarılabilir kanımca..Ama ilk trimestırda  hiç bir yediğinden zevk almayan,en sevdiğim yiyeceklerden tiksinen ben şu balayı vari günlerimi nasıl doyasıya yemeden geçirebilirim??? Evet kilo aldım,daha 5 ayda 6 kilo aldım,popom büyüdü,göbeeem büyüdü...Tamam, kıyafetlerim artık olmuyor..Dolabımda o sevdiğim giysilerim en kıyı köşe yerleri bulurken,yeni hamile pantolonlarım ve bol giysilerim üst raflara taşındı..Ama bu öyle demode ,bosbol giyineceğim anlamına gelmiyor.. Artık yeni nesil mağazalar artık kadınların bu önemli zamanlarını da düşünüp hamile kreasyonları da yapıyorlar ve bir çoğu da öyle tipsiz,anne işi şeyler değil..
Her neyse, ben de bu ne giyeceğimi şaşırdığım dönemlerde merak ettim ve şu hamile ünlülerin neler giydiğini,nasıl stillerini koruduklarını google ladım:D Bakalım kim ne giymiş hamişken:D




Buffy The Vampire Slayer adlı diziyle tanıdığım ve sevdiğim ünlü Hollywood yıldızı Sarah Michelle Gellar hamileyken de spor ve şık giyimi ile biz hamilelere ilham verebilir bence:D



Oyunculuğu kadar kalabalık ailesi ve hamilelikleriyle de tanınan Angelina Jolie'yi  atlamak olmaz dedim ve gördüm ki kendisi de gündüz ve gece giysileri ile yine şık olan hamilelerden...


Hamileliğinde güzelliğinden ve şıklığından ödün vermeyen bir ünlü de Viktoria Secret'ın meşhur meleklerinden Alessandra Ambrosio.

Eee peki türk ünlüler ne hale gelmiş hamileyken dedim ve bunlar da türk ünlülerin hamilelik halleri..



 Çağla Şikel ve Ebru Şallı bilibdiği üzere üst üste 2 çocuk doğurmalarına karşın çok kısa bir sürede eski incecik hallerine dönebilen meşhur ünlüler.(Aslında biz 'normal' bayanlarda gıcıklık yaratan,"uzaylı bunlar yaa,katiyen normal olamazlar " dedirten cinsten kadınlar..)


 Tuba Büyüküstün ve Gülben Ergen ikiz hamileliği geçiren ünlülerden ve daha normal,daha bizden görünenlerden :D

Açıkçası hamileyken kilo alıp sonra eski formuna çabucak kavuşmak artık sadece ünlülere has bişi değil..Demek istediğim, etrafımdaki bir çok arkadaşım(örneğin alt fotoda yanımda ki arkadaşım Nur) hamileliği boyunca 15-16 kilo alıp sonrasında azmederek ve spor yaparak eskisinden daha iyi görünmeyi başardı.. E benim neyim eksik değil mi???:D


İşte bu da benim hamilelik halim.. Cancaazım,Nur'la beraber..



5.03.2013

Oğluma cicişler..

Bunlar da bebeğimin ilk cicileri:D



 Her gittiğimde uğramadan geçemediğim LCW bebek reyonunda görünce dayanamayıp aldığım ilk battaniyemiz:D Aslında biraz ufakça ama hoşuma gitti ve büyük küçük battaniye pike tarzı ürünlerin kullanışlı olduğunu düşünüyorum:D



Bunlar da oğluşuma babaannesinin yine LCW den aldığı ilk zıbınları..bebeişimizin yazın doğacağını düşününce kısa kollu zıbınlar gerekecek diye düşünmüş:D




 Hemen yandakiler ise bebeğimin odasına aldığımız gemi-denizaltı ve tren temalı(üstlerinde ingilizceleri yazıyor tabii) ufak tablolar..Anlamadığım bir sebepten resim ters yüklendi :(



VEeeeee oğlumun  canım teyzesinin aldıği ilk çorap ve ayakkabılar :D çook tatlılar:D


Bunlar daha küçük başlangıçlar..Benim güzel oğluma annesi,babası ve tüm sevenleri daha çoook  ciciler alacak ..:)



Oğlumun odasını düşlerken...

Geçen pazar sevgili kocacımla pencereden güneşli gözüken havaya aldanıp yılın ilk piknik-ya da açık hava kahvaltısı- olayını gerçekleştirmek üzere hazırlıklarımızı yapıp gittik Göksu gölüne:D Ama kapıdan çıkar çıkmaz o yalancı güneş bize gerçek yüzünü gösterdi:( buna rağmen çıktığımız yoldan dönmeyip göle karşı kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıdan sonra eve gitmeden önce oğluşumuz için aklımızdaki oda takımını nereden buluruz diye mağaza gezmeye başladık..tüm bilindik mağazalara gittik ama ya bebek odası konseptleri yoktu ya da olanlar çok klişeydi..bir iki mağazada istediğimize yakın kalitede bişiler bulduk amaaaaa onların fiyatları da bizi aştı biraz galiba.. girdiğimiz bu mağazalardan birinde çok şirin bebek odasına uygun tablolar bulduk ve hemencecik aldık:D
 Benim üzülmeme izin vermek istemeyen babacığımız hemen Ankara mobilyacılar sitesine sürdü arabamızı veeeeeeeee istemediğimiz kadar çok bebek odası mağazası ve çeşitli seçenekler bulduk..Açıkçası girdiğimiz mağazalarda fiyat aralıkları çok genişti ve bu da alacağınız ürünün kalitesinden çok marka ve mağaza dizaynına göre değişiyordu.Herneyse,ben en başından beri beyaz bir bebek odası + mutlaka mdf olmasını + çok kalabalık olmamasını+ ileriye yönelik kullanışlı olmasını istediğim için kafamdaki kriterlere uygun modellere baktık..İlk etapta dolap,büyüyen beşik,şifonyer ve emzirme koltuğu düşünüyorken eve geldiğimizde ölçüp biçip odanın mobilyalarla dolu olacağını düşünüp şifonyerden vazgeçtik.. Açıkçası çocuğuma oyun oynayacak alan kalmasını, şifonyer konacak yere ilerde kitaplık ve ya ufak masa koymanın daha işlevsel olacağını düşünüyorum.

İşte  bu da aklımdaki muhtemel odanın parçaları..


 Beşiğimiz fotoda 80cm-180cm ama biz alırsak eğer 90cm-190cm şeklinde büyütmeyi düşünüyoruz. Ayrıca kristal görünümlü kulpları da ahşaptan beyaz kulplarla değiştirecekler..
Yatağın altına açılabilen bir yatak bölmesi ekletmek konusunda da henüz karar veremedik..
Bu arada sonradan komidin olacak kısımlarda gayet güzel şifonyer olarak ve üstüne konacak alt değiştirme minderiyle de etkin bir şekilde değerlendirilebilir:D




 Bu da dolabımız:D
  Altında ve üstünde bulunan varaklı detaylar tam da benlik.. Üç kapılı olması sayesinde ve altındaki üç çekmecesi ile oğluşumun eşyalarını rahatlıkla ortadan kaldıracaktır..


 Takımın içinde  üstteki şifonyer ve oyuncak dolabı da vardı ama bana gereksiz geldiler açıkçası..
Onun yerine yandaki sallanır emzirme koltuğunu farklı bir renkle kaplatmak şartıyla alıp odamızda güzel vakitler geçirmeyi umuyoruz:D Hem sonra evin diğer odalarında da zevkli bir parça olarak değerlendirebiliriz kendisini:D

Şimdilik bunlar aklımıza en çok yatan modeller ve parçalar..İnşallah hayırlısıyla alıp odamıza yerleştirebiliriz ve bebeğimizin gelmesini duayla ve sabırsızlıkla bu koltukta oturarak bekleriz:D

Seni çok ama çok seviyoruz oğlum..Sağlıkla, bereketle ve huzurla gel oğlum:D